Mürekkebi Ege'den çekiyorum bu gece, masamda iyot kokusu.
Kağıt bembeyaz bir suskunluk,
kırılmayı bekleyen.
Önce Nâzım'dan kalma bir hasret oturuyor karşıma,
memleket gibi bakan gözleriyle,
dizelerim kavgaya duruyor, maviye ve umuda.
Sonra basit ve güzel olan ne varsa,
Orhan Veli'den ödünç alıyorum.
Süleyman Efendi'nin nasırını, bir de rakı kadehindeki buğuyu.
Sokak konuşuyor birden, yalın ve teklifsiz.
Derken bir papatya düşüyor Cemal Süreya'dan,
üstü kalsın dediği o aşklardan,
Afrika menekşesi gibi sıcak ve ürkek.
Şiirim aniden kırmızıya kesiyor,
öpüşmeye başlıyor kelimeler.
"Göğe bakalım" diyor bir ses,
bu Turgut Uyar'ın melankolisi,
ellerimizle kurduğumuz o kalabalık yalnızlık.
Durup göğe bakıyorum,
İda Dağı'nın zirvesindeki o büyük nura,
ustanın dediği gibi, belki de bir umut vardır.
Masada Edip Cansever'in unuttuğu bir mendil,
otel odalarına sinmiş o kederli bekleyiş.
Attilâ İlhan sisler bulvarından çıkıp geliyor,
gözleri karanlık, elinde üçüncü şahsın şiiri.
Ben ki o an ne savaşçıyım, ne sevgili.
Ahmed Arif'in sesinden Anadolu vuruyor yüzüme,
leylim leylim bir tütün kokusu,
prangalar eskitmiş bir sabır.
Ve Özdemir Asaf'ın fısıltısı,
az kelimeyle çok şey susmak üzerine.
Bütün ustalar omuzumda,
her biri bir mısra fısıldar.
Kalemi bırakıp yaslanıyorum geriye,
Akçay'ın rüzgârı sızıyor içeriye.
Bu kadar sesin ortasında, bu devler korosunda,
kendi nefesimi arıyorum bu beyaz kâğıtta.
Ama bu şiir benim, dostum,
benim kavgam, benim sevdam, benim sükûtum.
Onların açtığı yoldan yürüyorum, evet,
ama ayağımdaki toz, bu çağın tozu.
Akçay'da, denize karşı,
yazdığım bu nazire,
ne tamamen onlardan,
ne de onlarsız.
İşte bu,
ustalara derin bir selam,
ve geleceğe bırakılmış bir nefestir...
Hasan Belek
06 Eylül 25
Akçay
Kayıt Tarihi : 6.9.2025 09:46:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!