Ulubahçe'ye Selam Şiiri - Arafat Arık

Arafat Arık
102

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

Ulubahçe'ye Selam

(Büyük Üstad Muhammed Hüseyin ŞEHRİYAR'ın
"Haydar Babaya Selam" şiirine nazire...)

Akşam olup gün gedikten batınca,
Kurtlar ulur yer serilip yatınca,
Zöhre kızı batıp şafak atınca,
Dövme çorbasından buğu tüterdi,
Keklikler de yamacımda öterdi.

Köz odlanıp kuşluk sıcak düşünce,
Yarma aşı, kuşkanada pişince,
Aş kaynayıp kefi köze düşünce,
Katık konur bulamaya dönerdi,
Ovmacınan iştahımız sönerdi.

Çerezimiz duzlucaynan teh idi,
Heybemizde galasımız gâh idi,
Ağlar isek feryadımız vah idi,
Neşemizde gamımız da ortaktı,
Yalnızlık da bencillik de yasaktı.

Türlü türlü erzağımız yoğ idi
Saklar isen en kıymetli yağ idi
Gelecekten umudumuz çoğ idi,
Bazlamayı kayganaya banardık,
Isırırsak daha güzel sanardık.

Yazın kamış ata biner gezerdik,
Melengici taş havanda ezerdik,
Bir ışmardan ürker, azar sezerdik,
Büyüklere hürmetimiz lüzumdu,
Çağırsalar ilk adımız “guzum” du.

Ali dedem gece Hak’ka sokulur,
Övülmekten hicap eder, sıkılır,
Yitik için Baş Kitaba bakılır,
Gır keçiye kurtağzını bağlardı,
Gırgız Nenem ah dizim der ağlardı.

Zemheride sazak keskin eserdi,
Kurtlar ulur tüm tabiat susardı,
Martin tüfek sürek avın keserdi,
Akşam olur öğün tavşan gavurma,
Gelin bibi, hüner aşan gavurma.

Yemeniyi Köşker Memmet dikerdi,
Biz şivşetir ipe mumu çekerdi,
Sermayesi gönle lastik tekerdi,
İki senede bir ele geçerdi,
Sevincimiz kanatlanır uçardı.

Harman yeri bir kenara kurulur,
Gıl sicimnen şelek sırta vurulur,
Çaykaranın suyu çok geç durulur,
Susuzluktan dudağımız çatlardı,
Tavşanlar da karşımızda otlardı.

Kışa et kesilip dürme dürülür,
Yanıklara kara merhem sürülür,
Gelin konuşuğu ayıp görülür,
Kayın baba huzurunda susardı,
Saygı zaruretten ağır basardı.

Kutnu kumaşlardan esvap dikilir,
Badem göze kara sürme çekilir,
Gözellerin için içi sökülür,
Koç yiğitler sevdalara düşerdi,
Türkü yakar için için pişerdi.

Süt sağılır götürülür keşiğe,
Gelin iner nar atılır eşiğe,
İki bebek sığmaz tahta beşiğe,
Sıtma tutar kinin derman getirmez,
Anam ağlar, bilir güze yetirmez.

Bahtabakan genç kızların umudu,
Sarı öküz gene kırmış hamudu,
Al Garısı korkumuzun somudu,
Alt damlara korka korka inerdik,
Elham okur yaratana dönerdik.

Yağmur yağar dam loğlanır akarsa,
Gönlü düşer kız oğlana bakarsa,
Çakmak taşı idareyi yakarsa,
Akşam aydın olur, ne hoş olurdu,
Duvarda gölgeler nahoş olurdu.

Bayram günü namaz çıkar aradan,
Şeker alıp el öpülür sıradan,
“Cümlemizi aziz kılsın yaradan”,
Ölümüz de dirimiz de gönenir,
Kalplerimiz kıblegaha yönelir.

Nenem süt pişirir, ya diş hediği,
Kulağa küpedir mesel dediği,
Gece ecinnidir Gacer gediği,
Korkumuzdan türkü söyler aşardık,
Yazgımıza biz ne sadık yaşardık.

Çomçalı geline salça verilir,
Neşelenip gözlerimiz berelir,
Bacadan aşağı sicim gerilir
Ağzımız da sulandıkça sulanır,
Dilimize tekerleme dolanır.

“Sarı sarı sarkıtan,
Hacahmeti korkutan,
Verenin oğlu olsun,
Vermeyene kız dolsun,
Onu da Allah alsın…”

Şafağınan nahır yeri kurulur,
Sarı inek koca öküz sürülür,
Azığa üç büküm ekmek dürülür,
Külek Gırma varsa yavan kalınmaz,
Oğul! tuluk ayran nasıl alınmaz.

Çamur çulu kızılcığın mihengi,
Ağtoprak şerbette durultur rengi,
Telemenin dağda olur mu dengi,
Tahta kaşık çalar şükür ederdik,
Nimeti vereni fikir ederdik.

Derdimiz tasamız çokça sorulur,
Küskünlük, dargınlık şerre yorulur,
Çekişme olursa divan kurulur,
Büyükler barışı salık ederdi,
Küçükler büyüğün arda giderdi.

Gırgız nenem ilaç eder kevenden,
Arada anlatır Aslı-Keremden,
Kelam açıldı mı kahpe Yemen’den:
“Cino Memmet, Kara Ahmet kim döndü,
Ya bu kadar ocak ne için söndü?”.

Ulubahçe uluların nicoldu,
Kekliklerin sustu, sanki hiç oldu,
Söylemesi cefa, sükût güç oldu,
Demesinler şu dünyada çulum var,
Anladım her şeyden öte ölüm var.

Ulubahçe hepsi koca yalanmış,
Her şey gider bir hoş seda kalanmış,
Gün gün ömür biter, gün gün talanmış,
Dağ gibi adamlar gitti ad kaldı
Çördük otun kekre tadı yad kaldı.

26/02/2020
ARAFAT ARIK

Odlamak: ateşe odun atmak
Kuşluk: sabah ile öğle arası
Yarma aşı: dövme pilavı
Kuşkana: büyükçe tencere
Kef:köpük
Ovmaç: pekmeze yufka ekmek kırıntısı dökülerek yapılan tatlı
Duzluca: haşlanmış nohudu saçta kızartarak yapılan çerez
Teh: kuru üzümün en kötüsü
Galas: deri su kabı
Kaygana: yoğurtlu yumurta yemeği
Işmar: göz işareti
Kurt ağzı bağlama: sürüden ayrılıp dağda kalan hayvanı kurt yemesin diye katlanır bıçağı okuyup katlama, efsun
Sazak: sert sabah rüzgârı
Gelin bibi: Emmi hanımı, dayı hanımı
Biz: köşkerlerin ayakkabı dikerken deriyi delmek için kullandığı sivri uçlu alet
Şivşetmek: sivriltmek
Şelek: sırta yüklenmiş ekin-çalı yığını
Çaykara: çay kenarındaki pınar
Dürme: kurutulmuş et
Konuşuk: söz, kelam
Gelin konuşuğunun ayıp görülmesi: gelinin, saygısından dolayı kayınbabasının ve yakın erkek yaşlıların yanında konuşmaması
Keşik: ödünçleşme
Kinin: sıtma ilacı
Bahtabakan: bukalemun
Hamut: at-öküz boyunduruğu
Al Garısı: hayalet
Loğ: taş silindir
İdare lambası: ilkel camsız gaz lambası
Hedik: pişmiş buğday
Çomça : kepçe
Çomçalı gelin: köfte malzemesi istemeye yönelik tekerleme söylenerek oynanan bir oyun
Nahır: büyük baş hayvan sürüsü
Külek: tahta kap
Külek kırması: bulgur ve pekmezle yapılan tatlı
Tuluk: deriden yapılmış büyük su kabı
Çamur çulu: keçi kılından yapılan, pekmez olacak şerbeti süzmek için kullanılan süzgeç
Teleme: keçi-koyun sütünü incir sütüyle mayalayarak yapılan peynire benzer yiyecek
Keven: bir tür şifalı çalısı ot
Çördük: baharlı bir tür şifalı ot

Arafat Arık
Kayıt Tarihi : 11.5.2020 01:53:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Arafat Arık