Uzatma artık saçlarını Rapunzel!
Kimse bilmez
Bilmenin o ağır hüznüyle
Kader tezgahımda dokuyup
Gümüş kadehte sunduğun bilmecenin
Övgüler adına münhasır
Nerede biraz bahar varsa senin yüzünden
Eskimesin diye adın yazmadığım satırlarda
Seni tanımlara sığdırmaktan korkarayak
Güzelliği ‘’öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna’’ diyen
Nilgün abladan dinledim de sustum.
Bir şeyler eksik
Başımda aklım
Bir şeyler eksik o günden beri
Mil çekerim gözlerime
Bir şeyler eksik
Senin tamam bu şehir ben giderim
Gülüşünde çocukluğun kaldırılmayı bekleyen enkazı
adın kadar eylül, eylül kadar sonbahar
zaten yağmur her mevsim yağar
ölümsüzdür zeytin ağaçları..
Sabahtan akşamlara kalmışım
Bu akıttığımız su değil kandır
Vakit sabrımızın taştığı andır
Kılıçlar çekilir, tan ağarır
Doğan günün adı intikamdır!
Düşünmek,
Bir düşte bir düşü düşünmek
yalnız bana dönük sorulara, senin sızından cevaplar düşünmek
İçine konuşmaktır düşünmek
Geceye, yıldızlara, sonbahara susmak
Bir şarkıyı mırıldanırken ansızın durmak ve düşünmek..
Geriye dönsem hatırlamam
kafam ağırlığınca bedenime yük
ileride çevirme kesmiş yolu
bir kaç durak daha var oysa anımsadığım şarkıya
bir kaç çocukluk anım hatırladığım
adımlarım ağırlığını kaldıramıyorken yaşantımın
- Ölmek istemiyorum!
Pazar günü gürültüsüyle.
Maviyi sever gibi
Şiiri yahut bir kediyi,
Geçmişin yaralarını sarıp
borteçine hareketi engellenemez.