Rüzgara biraz
Sonra gençliğe
Şehirlere ve şiire
Bir yarımın umudundan
Bir bütünün arzusuna
Yürür gibi bilmediğin sokaklarda
Ah Lila!
Zamansız pervazlarda
Pervasızca dolaşan başkaldırı,
Yasaklanmış bir Türklük kadar eski;
Aşka küskün kavgasızlık!
Sen kalbindeki ağırlıkla geçemezsin sıratı
Gel benim sırtıma yükle bir gençlik masasında
Günahsa tenin, sesin haramsa,
Ve gözlerin hala aklımdaysa
Ben onu da çekerim.
Yağmur çiseler haziranın üstüne
Gökyüzü bulaştırır maviliği tenine
Bir yaz sabahı bağlanırken geceye
Kaldır başını, kaldır bak gökyüzüne.
Ah bu kuşlar, bu mavi, bu yağmur
Zamansızlık ateşini harlayan
Rüzgarın yön sorduğu
Hüznü omuzlarında
Bir kent telaşı
Yıllar mevsime
Uzak ezgiler çınlarken kulaklarında
gitmediğin şehirlerde baharlar yeşerecek senin şerefine
adının geçtiği şarkılar çalarken sokağında
bir gençlik bitecek, üzüleceksin!
Sigaranı yakıp, ilk yudumunda birandan
Ah Lila!
Biraz umut alıp yanımıza
Biraz da dua
Ve o kırılmaz inancımızı
Sarıp ayetle kor yüreğimize
Bir değeri olsun dersen ömrümüzün
Bilinmiyor bir hediye mi bu bahşedilen
yoksa bir ceza mı, ansızın gelip de ömre vakfedilen
yüzyıllar yorgunluğu taşan zihnin büründüğü silüeti yırtıp
dejavular arası bir zamandan hiç olmamış bir vakte yazılan
hayalin gerçek üzerine yaptığı yıldırıcı baskı, yırtık ciğerden
derin bir nefes alınıp evlatlık verilen ömürde
Akı ak,
Karayı kara,
Yarayı yar!
Ya kanmak anın inamına
Ya yanmak yarının namına.
En mutlu anında bir bıçak gibi
Saplanır abreaksiyon
Gençliğin bağrına
borteçine hareketi engellenemez.