baba kalk baba uyan
Hıdırellez ateşi değil
gençliğimdir böyle yanan
baba kalk baba uyan
pencere kenarında kuru bir dal
yağmur yemiş adamakıllı
üstelik bir de rüzgar.
vuruyor pervaza hayli ritimsiz
hayli bitkin
şahit oldukları var
gül sen emi
gül mevsimi geçse de gül
bahar son
ayaklarım buz tutsa da
ve yansa da yollar seni bulma arzumun hızından gül
Ellerin olmalı avuçlarımda
İncecik parmakların
Yağmurdan hemen sonra
Bulutlar dağılmaya başladığında
Ellerin olmalı avuçlarımda
Sunarken gökkuşağının renklerini gözlerine
ah eylül
ah sancılı başlangıçlar durağı
ve yağmuru sürmeli gözlerinde gözyaşı yolların.
sonra, başkaldırışı bağlılığa yaprakların.
neresinden tutsan elinde kalan zaman.
artık susuyorum sende elaman.
Sana yazıyorum dilimde eskimeyen şarkılarla
Gelip yakana yapışmış bir vedayı silkeliyorsun
Biliyorum
En az benim kadar korkuyorsun belki ağlıyorsun
sabah olmak üzereydi
güneşten önce
bekçi düdükleri
fabrika sirenleri
ardı sıra sabah serçeleri haber verdi
ne sefil bir geceydi
kuşun gözleri delişmen çocuklar gibi
ürkek, lerzan, meraklı çoğu zaman
kuşun gözleri bulut yükü
ve lâl olmuş ağzında
yanık bir türkü
ömrüm:
ki ne baharı belli ne kışı
bilen var mı?
baharın kaçtır yaşı.
kapat perdeleri ömrüm gibi
ve çünkülerimi
ve miadı dolmuş umutlarımı
ve yarınlarımı
ve dünlerimi
ve ertelediğin senli günlerimi
sırtımda kambur gibi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!