Özlem,sana özlem..
Arzu,sana arzu..
Tutku, sana tutku..
Deli ediyor beni,
Saplantı oldun dünyama.
Hiç saramayacak seni kollarım
Hiç öpemeyecek dudaklarım
..
İnsan sayıklarken yalan söylemez, bilirim; ne dedimse dedim, ne ettimse ettim, zaten yangın yerine dönmüşüm, senin umurunda mıydım, başkasının umurunda mı? Arkasındayım uyurken söylediğim adının, bu firari seslerin… Hayır, ellerimden kaçmadı, bu kelimeler, hele itiraf hiç değil, elbet bir gün paylaşacağımdan emindim seninle yaşadıklarımı... Ama en kötü kâbus bile uyanıncaya kadardır, okuduklarını kâbus olarak kabul etsen de bu kâbustan uyanılacağını haber veriyorum… Çünkü kurulu saatim işliyor ve öyle ya da böyle çaldığı zaman uyandıracak, saatin zamanı belli, irkilişse besbelli…
Bir rüzgâr düşün ılık ılık esiyor, o kadar yoğun ve o kadar yumuşak ki tırnağından seç teline kadar tenini okşuyor… İşte içimde peyda olan duygu bu rüzgâr gibi… İşte öyle bir rüzgâr beni esir aldı, hatta ayaklarımı yerden kesti, beni istediği yere doğru götürüyor, engel olamıyorum… Öylesine cismani bir şekle büründü ki, ellerimle dokunuyorum, kulağımla duyuyorum, gözlerimle görüyorum, inan görüyorum…
Bu duygunun ne olduğunu merak ediyorsun sanırım, … Gözlerimin önünden bir an bile gitmiyor yüzün, gülüşün, gözlerin, bir tutku oldun, hem de elem ile hazzın tutuşturduğu bir tutku… duygum beşeri bir aşkın ta kendisi…
Ben seni seven bir kul… Beni böyle bildin artık. Aklında öyle yer ettim. Bundan bile öyle bir haz aldım ki anlatamam, bu bile kalbimin atışlarının ahengini bozdu. Gece yastığa seni sevdiğimi bilen o güzel başını koyacaksın… Gece zincirlerinden boşalan hayalin ve düşüncelerin belki beni canlandıracak, belki rüyanda seni öpeceğim… Bu mektubu okuduğunu bildiğim anda beni çok garip bir heyecan saracak…
..
Tutku, yürek de ezile ezile,
Sezgi, sözle dizile dizile,
Ezgi, türkü, şarkı düzüle,
...........................Sevdaya
Sevgi özde yanar köz ile,
Duygu gönülden dile süzüle,
..
Normal doğum gibidir aşk
Öyle sancılı, öyle tutku dolu
Erkeni düşük
Sezaryen olmaz yanıyla
..
Hücrem, sekiz metre kare.
Soğuk demirler, kir ve pas.
Fikri firarda bîçâre,
Nerde tutku, aşk, ihtiras!
..
G Ü N L Ü Ğ Ü M D E N – 48
Dişim ağrıyor Tutku. Psikolojim de, tam düzelmiş değil. Uykusuzum, ama berbat olmamaya çalışıyorum. İşteyim yine. İyi ki işteyim. Evde kalmam, daha kötü olurdu benim için.
Sevgili Tutku! Ben dün, hiç düşünmediğim biçimde, çok kötü bir şey yaşadım. Ve etkileri daha geçmedi. Hala da, acaba bir kabus mu gördüm? Diye düşünüyorum.
Yağmur’la, işe geldim. Masamı kurduk. Ve evine gitti. Az sonra, beni aramaz mı deponun anahtarı, cebimde kalmış diye? Yağmurcuğum, o anahtar tek ve onu getirmek zorundasın.Bir sürü insan, malzemelerini oradan alıp, standlarını açacaklar. Dedim. Hayır getiremem.Yoruldum, terledim, gelemem demez mi? Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Duyduklarıma inanamıyordum. Hatalı olan oydu ve bu sözleri, ancak bir deli söyleyebilirdi. O kadar haksız, öylesine mantıksızdı ki…Onu ikna etmeye çalıştıkça, karşı koyuyordu. Tam o anda da, kadınlar geldi, anahtar nerede? Diye.
Bir de telefonu kapatıyordu. O zaman kendin söyle deyince de. Beni o insanlarla muhatap etme diyordu. Artık gücüm kalmadı ve ağlamaya başladım. Sinirlerim çok bozulmuştu. Kadınlara durumu anlattım. Onlar benim ağlayışıma üzüldüler. Olur mu hiç öyle şey? Ara bize ver dediler. Dediklerini yaptım. Onlara getireceğini söylemiş. Ama ben kendimi tutamıyorum.Nasıl ağlıyorum? Nasıl ağlıyorum? Seval geldi sarıldı bana, Nilgün abla ne olur ağlama? Diye. Ağlarken, kimsenin bana sarılmasına alışık değilim. Bırak beni diyerek, uzak bir köşeye gidip ağladım, ağladım. Lokantacı Mustafa, ağlama gel yanıma diye çağırıyor. Ben hep ağlıyorum.
Dayanamıyordum, inanamıyordum. Yağmur bu muydu? Bir sorunumuz yoktu. İkimiz de, birbirimizi hoş tutuyorduk. Ama bu yaptığı, çok büyük bir terbiyesizlikti. Ve psikolojim çok kötü bozulmuştu. Dün saat 15,30 dan sonra, yatana dek hep ağladım. Yatağımda da ağladım. Ben çok üzülünce, kolay düzelemem. Birikimlerim de varmış demek ki.
Sanırım her şeye, herkese de isyan ediyordum. Kimsesizliğim, sahipsizliğim bu anlarda, daha bir dokunur bana. Hiç beklemediğim kişiden, böylesine mantıksız-beklemediğim bir davranış görünce. Benim de dengem bozulmuştu.
..
Aşk denen tutku, seninle başladı gönlümde
Senden önce yoktu, böyle fırtınalar içimde
Kaybetmek denen korku, seninle girdi özüme
Yalnızlık büyük kuşku, uykular ıradı gözüme
Seninle değişti, beynimin hayata bakışı
Mevsimler hep bahar, senin gözlerin gülünce
..
Bu nasıl bir tutku nasıl bir isteki
Düşmanda nedir ki dost bile köstek
Koynundaki bile vermezse destek
Uzak dur sevdadan uzak dur gönül
..
Evet biraz öyle!
Alkol var, kabul ama bak bir yolda yürüyorum, İstanbul bu, hemen sağımda yukarıya doğru ay, yarım, pırıl pırıl bir gökyüzü, seni düşünüyorum, ayın yarısı gitmiş ama şayet hissediyorsanız, hep tamaydır.
Genç bir kız, hem de ne genç, yarı yaşımda, gecenin karanlığında bir Cyrano gölgesi düşüyor yazıma, ah yalnızlık çemberi, çık içinden çıkabilirsen, İstanbul bu, kolay mı? Aşk kenti!
Ne zaman yiteceğim dudaklarında, dudakların gençliğinin gülü, dudaklarına her kilitlenişim, beni de gençliğime götürüyor, daha saf bir İstanbul o, aşkların izinden gidiyorum, seni görmeyince evsiz kalıyorum, evet alkol, gecenin içinde İstanbul’da yürüyorum, karanlık ve yalnız, yarımay belki de gülüyor hâlime, kim içindeki çocuğu öldürmek ister, kim İstanbul’a ihanet etmek ister, yüreği gerçekten duygu yüküyle çarpıyorsa!
..
GÜNLÜĞÜMDEN -?
Merhaba sevgili Tutku! Aslında, seninle dün de söyleşmiştik. Ama bu lap top yeni olduğu için, henüz tam kavrayamadığımdan, yazıyı nereye kaydettiğimi bulamadım. Olsun, hatalar yaparak-deneyerek öğreniliyor herşey.
• Biliyor musun Tutku? Hayatımda iki büyük devrim aynı anda oldu. Ben artık profosyonel olarak çalışıyorum. 16 Ocakta Alanyumda işe başladım. Yıllarca, hep başkaları için bir anlamda zorunlu olarak, gönüllü çalıştım. Şimdi para kazanıyorum.
Anar'la birlikte, özel bir seramikten, takılar üretiyoruz ve standımda sergileyip, satışa sunuyoruz. İnsanlarla iletişimim iyi olduğundan, ben satış bölümündeyim.
Bir aydır işler çok durgun. Bu ay sonunda,dışarıda çalışmaya başlayacağım. Sezon açılıyor. Turistler gelmeye başladı bile. En kısa sürede, İngilizcemi geliştirmek ve biraz Almanca öğrenmek zorundayım. Yeni bilgisayarımı tam kullanmayı öğreneyim. Yabancı dil işim kolaylaşır.
Beni burada çok seviyorlar. Hiçbir biçimde yadırgamadılar, dışlanmadım. Her sorunumda, destek ve yardım görüyorum. Ben zaten uyumluyumdur. Pozitif enerjim, çabalarım, çok olumlu etki yapıyor. Normal bir ortamda, normal insanlarla. Hem de, Alanya'nın en büyük alışveriş ve eğlence merkezinde çalışmak, çok anlamlı.
İkinci büyük devrimim: Artık, evim tamamen bana ait. Ve geceleri yalnız kalıyorum. Şerife'den ayrıldım. Öyle gerekti. Yeni bakıcımın, belli saatlerde benimle ilgilenmesini istedim. Öyle kötü bir deneyimden sonra, böylesi çok daha iyi ve güzel.
..
GÜNLÜĞÜMDEN – 12?
Tutku yeniden merhaba! Bu gün, 2. Kez söyleşiyoruz. Anar’ın getirdiği filmlerden,2. Sini de izledim. YEDİ YAŞAM Çok değişik ve güzeldi. Film bittiğinde, öylece kaldım.
Sonra diğer odaya geçtim. Pencerenin önüne gidip, Buket’i arayacaktım. Daha pencereye varmadan, o beni aradı. Bana 500 lira gönderecekmiş. Hangi bankaya göndereyim? Diye sordu. Söyledim. Tutku, ağzım açık kaldı. Kirayı nasıl ödeyeceğimi? Düşünürken. Fazlasıyla geldi. 100 lira da harçlığım oldu.
Oh be, artık bir şey düşünmeyeceğim. Dilerim, birkaç gün içinde de, çalışmaya başlarım ve Yağmur’un maaşını biriktiririm. Evdeyken çok masraf çıkmıyor, bereket oluyor. Bir gün yaptığı yemeği iki gün yiyorum. Yağmur bu günün çoğunu, eşi ve çocuğuyla geçirsin diye, börek yaptırdım dünden. Ben kahvaltı yapana kadar da, pişiriverdi.
Yağmur’un eli çabuk ve düzenli iş yapıyor. İyi huylu bir genç kadın. Arabamın tekerlekleri ıslanınca, Sürekli çamur oluyor yerler. Hiç yakınmadan, her gün temizliyor. Üzülüyorum ama şimdilik, yapacak bir şey yok. Diğer arabamın lastiği yapılsaydı, evde onu kullanırdım. Benim için de iyi olurdu. Büyük arabaya, manevra yaptırmak, biraz daha zor.
Yağmur sorunlu olmadığı için, benim de psikolojim, çok düzeldi. Hakan’la mutlular. Allah bozmasın. Küçük Arda da, kreşe gidiyor. Hakan da, bana karşı çok iyi. Teknik sorunlarımı, hemen çözüyor. Akşam birlikte bakıyorlar bana. Onlarla mutluyum.
Çalışma odasında olmadığım zamanlar. Yatak odamdaki pencerenin önünde, dışarıyı seyrediyorum 5. Kattan aşağıyı seyretmek, güzel. Kimse seni görmeden, sen her şeyi izleyebiliyorsun. Gece ışıkları seyretmek güzel. İstanbul’a geceleri bayılırdım. Her yer ışıl ışıl. Çok tuhaf duygular duyardım. Koskoca bir kentte, kaybolma duygusu, ayrı bir keyifti. İSTANBUL… Düşlerimin kenti. Özledim, o büyüklük sınırsızlık ülkesini. Alanya da, benziyor, birçok yönden oraya. Seçim yapamıyorum. Yapmam da gerekmiyor. İkisini de, seçerek gittim. İstanbul’u, olabildiğince dolu dolu yaşadım. Esat’la çok gezdim İstanbul’u.
..
Sana...sevgiyle ve Aşkla
Çok büyük yeminler ettim.ama yemin seni özlememe engel olmuyor.seni hayatımın neresine koyacağımı bilemiyorum.durduğun hiçbir yer bana yetmiyor.bu yüzden sildim adını,izlerini,yaşanmışlıkları..bu yüzden yok saydım seni.. senli günleri...
Sen de bilirsin ben sadece hissettiklerimle hareket eden bir insan olmadım hiç.her zaman özellikle de sana duyduğum o yoğun tutku dolu şeyi bastırmayı,geriye atmayı bildim..yeri geldi sustum..yeri geldi sayfalarca bağırdım sana..ama günlük yaşamımızı bu konuyla hiç boğmadan,aramızdaki bağı salt kadın erkek ilişkisine dayatmadan kendi kendime sevdim seni...şiddetinden senin hiç haberin olmadan....
..
G Ü N L Ü Ğ Ü M D E N – 49
Evdeyim sevgili Tutku! Birazcık uğraşsam da, evimin kapısından çıkmayı başarıyorum. Asansör sorunu için de: Ya yardım isteyeceğim, ya da düzgün gelmesi için dua edeceğim. Dilerim, yerle bir gelir, yüksekte kalmaz.
Ardanın rahatsızlığı geçmemiş. Yağmur, geç gelip, erken gitti. Ben, onunla çıkmadım. Çok erken gitmiş oluyorum ve sıkılıyorum. Yolu biliyorum nasılsa. Asansör sorunu da çözümlenir. Çözümletirim. Çözümlenene dek te, yardım isteyeceğim. Allah büyük, ve hep yanımda hissediyorum.
Geç çıkacağım. 18-18,30 arası. Zaten herkes o saatlerde açıyor standını. Benim standım: Beş dakikada kuruluyor. Yardım edecek birisi de var. O zaman, neden oralarda sıkılıyayım?
Zaman zaman. Beni çok şaşırtan olaylar yaşıyorum. Ben göremiyorum ama etrafım meleklerle çevrili. Bir keresinde, evde yalnızdım ve telefonum yere düştü. Telefon, benim için çok önemli. Kapıyı açıp, “ KİMSE VAR MI? LÜTFEN BANA YARDIM EDER MİSİNİZ? ” diye bağırdım. O anda, asansör açıldı. İçinden çıkan kişiler, doğru bana yöneldiler. Ellerinde çanta ve dosya olan, bir bey ve bir bayandı. Otuzlu yaşlarında, temiz yüzlü insanlardı. Bana,hiç tanımadığım Birisini sordular. “BİLMİYORUM. ACABA BANA YARDIM EDR MİSİNİZ? TELEFONUM YERE DÜŞTÜ. VEREBİLİR MİSİNİZ? ” Dedim ve çalışma oda birlikte geldik. Bana telefonumu verip, çıkıp gittiler. Ben bir süre, öylece kaldım.
Arda hastalanmadan bir gün önce, Anar’ın arkadaşı Kuaför Onur geldi yanıma. Çok yakın yerlerde çalışıyormuşuz. Ve Onur’u Alanyum’dan da tanıyordum. Ne gibi sorunlarım olduğunu sordu. Anlattım. Akşam dükkana uğrayın, çocuklar sizi tanısın. Ben olmasam da, yardım ederler dedi. Akşam uğradık. Dükkanın telefon numarasını aldım. Ve dün aradım.Hemen genç bir çocuk geldi. Depodan masamı ve diğer malzemelerimi aldı. Standımı kurdu ve gitti.
O kadar çok böyle, beklemediğim yardımlar geliyor ki. Bazen, gerçekten çok şaşırıyorum. Artık işe gitme ve stand konularında, Yağmur’a bağımlı değilim. Yolu zaten biliyorum. O arkadaşlar da standımı kurmada yardımcı olacaklar. Ee neden boş yere canım sıkılsın?
..
GÜNLÜĞÜMDEN – 15?
Of Tutku, oooof of.Çok mutsuzum. Çok üzgünüm. Kolum-kanadım kırık. Bu kadar üzülmeyi hak etmedim ben.
Sabahleyin, Belediye başkanının kalem müdürü aradı beni. Standımın fotoğraflarını göndermişler onlara. Çok büyük olduğunu, kabul edemeyeceklerini söyledi. Ayrıca: Otobüsün, beni istediğim zamanlarda götürüp-getiremeyeceğini. Belli bir güzergahı olduğunu da ekledi. Sanki gezmek için istiyorum. Benim evim de çevreyolunda ve cadde üzerinde. Köşeden alıp, yine aynı köşeye bırakacak. Kolay bir yer.
Bu otobüs, biz engelliler için değil mi? Ben de Alanyada yaşıyorum ve o otobüsten yararlanmak, benim de hakkım. Üstelik, sadece işe gidip-gelmek için istiyorum. Otobüs, bize göre dizayn edildiğinden Ona inip binmek çok kolay. Taksiye maddi açıdan yetişmem olanaksız. Hem de, inip binmek çok güç. Ve akülü sandalyemi, taksiyle götüremem.
Ağlıyorum Tutku’cuğum. Kendimi çok kötü hissediyorum. Çalışmayı seviyorum. Zaten zorunluyum da. Kendi ayaklarımın üzerinde durmaya Kimseye yük-sorun olmadan, tek başıma hayata tutunmaya. Onurumla,tertemiz yaşamaya çalışıyorum. Ama beni aşan, olmadık sorunlar çıkıyor. Yaşamak, kezlerce kat daha güçleştiriliyor.
Böyle olmamalı Tutku. Çaresizliği, köşeye sıkıştırılmış duygusunu sevmiyorum. Bakalım ne olacak? Aklıma, başka yollar geliyor. Biraz daha bekleyeyim. Soluk aldığım sürece, savaşımımı sürdürürüm. Ç AL I Ş M A M G E R E K. Hem kendim, hem de iki aile için.
Dün ne kadar mutluydum? O kadar çok, telefon görüşmesi yaptık ki, belediyedeki beyle. En son: “ YARIN SABAH 11’DE STANDI ALACAĞIZ.. 13’TE DE SİZİ.” Demişti o bey. Nasıl sevinmem? Nasıl mutlu olmam? Hiçbir şeyi ben uydurmadım. Yağmur da yanımdaydı ve o da konuştu.
..
GÜNLÜĞÜMDEN- 7
Çok öksürüyorum Tutku. Öksürük nöbeti gelince, tüm gücüm tükeniyor sanki, öylesine halsizleşiyorum. Artık hep yorgunum.
İşteyim. Yine bir Pazar günü. İnsanlar, gezmeye-eğlenmeye-alışveriş yapmaya-yemek yemeğe-birşeyler içmeye ya da sinemaya gitmek için geliyorlar. Ne güzel? Aile tablolarına bayılıyorum.
İnsanları inceliyorum, her zaman olduğu gibi. Öyküler yakıştırıyorum, saniyeler arasında. Acaba gerçek öyküleri de, aynı mı? Ve herkesin öyküsünü bilmek, olası mı? Bilmiyorum. Sahi, biz neyi biliyoruz? Bilmek istediğimizi. İlerisinden korkuyoruz. Beyninin, en fazla %3’ü kullanabilen (O da en dahi’si.) bir yaratıktan ne beklenir ki?
Daha evrimleşeceğiz. Şimdilik bu kadarına izin veriliyor. Dinler bile hep korkutma, ceza ve ödül üzerine empoze ediliyor. Çünkü insan,korktuğu şeyi yapmıyor. Cezalandırılmak istemiyor. Ve hep ödüller bekliyor. İnsanlık, çok geç büyüyor. Kendine ve evrene, onarılamayacak zararlar vermese bari. Bu boyutta olmasa da, geçeceğim başka boyutta Bunu göreceğim. Belki geçtiğimiz o boyutlarda, insanlığa yardım edebileceğiz. Kapasitemiz-sınırlarımız-yetilerimiz artacak. Şimdiki zamanımızdan önce tekamül edenler, yardım ediyorlardır bizlere de. Ben, hep hissediyorum. Görünmeyen birilerinin ya da bir şeylerin bana yardım ettiğini. Hem de öyle güçlü duyumsuyorum ki…
Buraya, çocuklar güle-oynaya gelip, ağlayarak ya da surat asarak gidiyorlar-gitmek istemiyorlar. Bu gün en dikkatimi çeken olay: bir-birbuçuk yaşlarında minicik bir bebek. Hem yürüyor hem de çok kötü ağlıyordu. Belki konuşamıyordu bile. Cinsiyetini de anlayamadım. Belirgin giydirilmemişti ve önemi de yoktu. Anne-babası,çağırdı bir süre. Bebek, büsbütün küstü.Geri döndü, biraz gitti. Yere oturdu, salyangoz gibi kıvrıldı. Başını kaldırdı ve içli içli ağlamaya başladı bu kez. Çok tatlıydı ya. Onu kucağıma almak, sakinleştirmek ve ne istiyorsa? yapmak geldi içimden. Sonucu göremedim. O anda, ya müşteri geldi, ya da birisi bana bir şey sordu. Tekrar baktığımda: Bebek ve ailesi yoktu.
Yaşamak ve giz, sadece anlarda Tutku.
..
Aşk ………………………..Can
…Tarih………………………..Umut
……...Amaç………………………..Mutluluk
……….......Türk …………………………....Hürriyet
…………........Ülke………………………………...Ulus
……………….....Refah……………………………….Renk
………………….........Komutan…………………………....İlke
..
Bir heves işte benimkisi,bir umut,bir tutku
Unutulmamısım hayali kuruyorum kendimce
Avuclarımdaki eli bıraktım meçhullere de
Şimdi geri gelecegi günün hayali ile avunuyorum işte
..
Tutku
Seni nasıl sevdiğimi bilemezsin
Bu öyle bir tutku ki söyletemezsin
Yanıp kül olan gönlümü göremezsin
Birazcık anlasan beni eminim sen de seversin
..
Akıp giden bir zamanın tik takları gibi ses odamda. Her yerde. Usulca, sinsice yaklaşıyor iniltiler. Yazmayı bırakalı çok oldu. Nereden başlayacağımı bilmeyerek başladım. Fısıltıları sen de duyuyor musun? Çok narin, sesli, monoton, sade. Yalnız o ve ben. Bir tutku gibi ayrılamıyoruz. Her dokunduğunda yoruluyor, yaşlanıyorum. Bazen mutlu ediyor ondan haberdar olmak. Bazense sıcak bir demir gibi acıtıyor canımı. Çok zarif; fark ettirmeden geçer gider. Kimi zaman suskun; ilerlemez bir milim. Kimi zaman atlıdır; ferman yetiştirir gibi. Kimi zaman cellattır; boyun vurur gibi. Ama o kadar tatlıdır ki, arkasında içten bir tebessüm bırakır.
Hala devam ediyor, susmuyor. Ben yazıyorum o gidiyor. Ben gidiyorum o gidiyor. Ben, ben olmaktan çıktım artık. Tutmuyor bu eller; görmüyor bu gözler, konuşmuyor dilim. O ise hep aynı şarkıyı mırıldanıyor; tik tak. Geçip gidiyor, tik tak!
..
Tutku; yanında değilken sevdiğin ya da sahip değilken herhangi bir şeye, onun müthiş kokusunu duyup, tadını vermektir.
Hissedilmesi zor olanı hissetmektir.
Bakışlarda ki sevgiyi, çarmıha gerer gibi acıtarak, acıyarak seyretmektir uzaktan önceleri...
Sonraları ise; en yakınındaymış gibi, içindeymiş gibi yaşamak ve yaşatmaktır.
Ateşin içinde ve o ateşe dokunmadan, ruhunun zindanlarında zincirleyerek ona sahip olmaktır...
..