Sandığın gibi değil yoksa biz sandığın
Aynı hayale sıkışmış iki yabancıdan
Sıkılmışken biri arada tam bir olunamadan
Kalakaldık havada bir ele tutunamadan
Sandığın gibi değil şu dünya, ham yalan
Gölgeler üşürken bir iki eski hezeyandan
Kollarının arasında sıkıca sarınamadan
Yakalandık yaz yağmuruna kaçılamadan
Sandığın gibi değil onlarca kovalandığın
Dik yokuşlara adanmış tüm çocuklardan
Kokuları birbirine karışmış korkaklardan
Umutlarındı eriyip giden, her saklanmandan
Sandığın gibi değil tüm aşk bakışmaları
Tatlı tatlı eserken yapılan boş atışmaları
Hepsi gelip geçerken çok uzaklarından
Çiçekler açmış mı bak o eski baharlardan
Sandığın gibi değil bu gerçek, aldandığın
Sıcak bir tas çorbanın ekşimsi tadından
Anneni hatırlatan her bir kaşığın ardından
Neyse mutluluk, oydu geçmişinden artan
Sandığın gibi değil ne yıldızlar ne Güneş
Sıcak bir günün ardından ayazda dolanan
Bir çift kuzunun melemesi miydi siste kalan
Bizim değil artık, kurtların sardığı ormandan
Sandığın gibi değil ardına koşulan sesler
Gerçeğe uyanamadığın her bir rüyandan
Gözlerini aç da bak ne kalmış senin olan
Sevda türkülerinden ve başka avuntularından
Sandığın gibi değil ne yeşil ne artık mavi
Gökyüzüne ip merdiven dayayanlardan
Bulutlarla kuruyup gitti yağmura hasret tarlan
Artık başaklar erken soluyor yaz tamamlanmadan…
Tut ki hiç bir şey sandığın gibi değil
Seninle başlayan seninle biter inan
Her şey anlaşır, anlaşılamaz olansa insan
Tut ki sandığın gibi olsun ta en başından…
Yılmaz BEKTAŞ
Kpt Yılmaz Bektaş
Kayıt Tarihi : 15.5.2023 19:19:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!