Gecenin sabahı olmamışsa izaha gerek yoktur
Sözler hançer gibiyse harekete gerek yoktur
Can candan vaz geçtiyse ölüme gerek yoktur
Sükuta bürünmüş sözlerime sor beni
Lafı'güzaf ile doymuşsa karın yemeğe gerek yoktur
Ey içimdeki sürgün...!!
Adı yok, adersi yok, mekansız.
Bilinmezliğin ışığı içinde,
Yol alıyor, ömrümün hüzün gemisi...
Sürgünüm; sürgün üstüne.
Bazen hayallerinden vazgeçer
Çok istediği hayallerinden
Dostları arkadaşları için
Çocukları ve ailesi için
Yorulduğu için değil
Sokaklarım harabe olmuş ıssız,
Yardım çığlıklarım var dilimde,
Birde sensizlik yüreğim de,
Her yer boş ve bir o kadar karanlık....
Sarsıntılar artmakta benliğimde,
Sen yağmura;
Aşk, sevgi, romantizm yüklersin,
Ne güzel yağdığından bahsedersin,
Sıcak çayını cam dibinde içersin,
Hayallerini, olabilesi düşler süsler,
Yada efkarını sığdrırsın her damlasına,
Yamalı bir yanım.
Fakirliği hatırlatan kara lastikler,
Uzun uzun yollara bakılası vakitler,
Çamurlu tozlu taşlar,
Yürümekten nasır tutmuş patikalar,
Dizler de namazdan kalma izler,
Cadde cadde, sokak sokak,
Yavaş yavaş ölüyordum bu şehirde.
Yabancılaştıkça yabancılaşıyorum,
Kendimi tanımaya bile, gücüm yetmiyor...
Aklım, fikrim, elim, ayağım, zihnim,
Yeniler diyor şair;
Yeniler...
Bilmezler şiirle sevmeyi,
Şiir mi kaldı, söz mü kaldı?
Bir gülen yüze bakan,
Uzasa ellerim sarsam sineme seni çocuk yetmez...
Bir bulut olsam gölgeme sığdırsam seni çocuk yetmez
Yağmur olsam yağsam üstüne yeşertsem seni çocuk yetmez...
Ağlasam ağlasam o kadar çok ağlasam ki sana göz yaşı kalmasa yetmez
Ölsem ölsem o kadar çok ölsem ki sana hiç ölüm kalmasa yetmez...
Ayağımda kara lastik...
Kolumun altında küçük bir grebi...
Belimde sarılı ucu boncuklu kolan...
Bir yanımda "karabaş" bir yanımda "paşa"...
Omuzumda asılı teli kırık şemsiye...
İçi azık dolu heybe, cebimde mısır...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!