Değer vermek bir insana,
Ona, onu hissettirmektir aslında...
Unutma, ne sen son yolcusun,
Nede ben bu durakta...
Rüzgar gibi esiriz,
Bir bulutun zamansız fırtınasında...
Can Azerbeycan ...
Canım yanıyor canım .!
Bildiğim hiç bir kelime yetmiyor,
İçimdekileri anlatmaya...!!!!
Aldığım nefesin,
Yokluğunda
Çay misaliydi herşey...
Önce çay renginde karardım
Sonra suyla ıslandım
Sıcak ta demlendim
Sabırla içilmeyi bekledim..
Hatrı kahveye yükledik,
Şiiri çaya ...
Muhabbeti internete kaptırdık,
Kitapları televizyona ...
Komşuyu komşusuz bırakıp,
Samimiyeti dört duvara sığdırdık ...
Vefa borçlarınızı unutmuş gibisiniz, kefil istemiştiniz
Haczedilince gönül evim, anladım ki sahte çıkmış imzanız,
Zamansız fırtınada fare misali gemiden ilk siz kaçmışsınız...
Bir kaptan asla gemisini terk etmez siz bu gerçeği kaçırmızsınız
Ben bu gemiyi bu limana elbet getiririm..
Taşı taş üstüne koymuşta, ev etmiş.
Başı baş üstüne koymuşta, yâr etmiş.
Gözyaşını yaş üstüne katmışta, ah etmiş.
Elleri nasırlıymış, en çok nasırlı elleri severim ...
Hilal kaşlı buğdayı, güneşin sarısına katmış.
Sonbahar sinmiş balkonuma,
Buram buram kış kokuyor örgü battaniyem...
Çınar ağacımda bir hüzün,
Sanki vedalar sarmış herbir dalını...
Ey yâr.. hangi gecenin karanlığının karasısın
-hangi sabahın olmayan tan vaktisin
Ey yâr.. hangi sonbaharın yeşil kalan yaprağının
-hangi deli dalganın beyaz köpüğüsün
Ey yâr.. hangi kumtanesinin kaybolmuş halisin
Ruhum dar, kulpsuz kapılara sıkışmış.
Yürüdüğüm yol, tan vaktiyle ıslanmış.
Düşüncelerim, karanlığın içine saplanmış
Yolum uzun, gecem uzun, gölgem uzun ...
Seninle aynı gezegende olmakta yetmiyor
Aynı gökyüzünü paylaşmakta...
Keşke biraz önce gelseydinn..
Bir kaç yıl önce kadar...
Şimdi zaman başka saatleri göstermekte...
Bir tas çorbayı bölüşebilirdik senle...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!