Görülmeyesi şenlik var
Düğünü yeniden başlar
Kör olası bedduaların sunaklar kraliçesi
Amazonu ön Asya’nın
Acıya bandırdı duyguları bir daha
Ve dedi ki yeryüzündekilere
“Teserra bedenim Belkıs’a sızlar
Tez çıkarın beni burdan”
Edessa’da doğmak istedi yeniden
Ve doğdu Edessa`da
Dünya güzeli Edessa
Seslendi öte yakasından Fırat`ın Saba Melikesi’ne
”Bir yakasında ışığı sen
Bir yakasında ben
Şavkı vurmuş Fırat’ın Hromgla’ya
Sular altında kaç bin yıl nefessizken
bırakmadın beni yalnız
sen çıkmışsın yıllar evvel güzel kız
yalnız bırakır mıyım seni Belkıs”
Sesi duyuldu tez
karşı kıyısında yankılandı
Hromgla’dan Fırat`a
Fırat`tan göklere zılgıtlar yükseldi
Yüreğinde acıya
Damağında acıya
Dilinde acıya
Ne toprak doydu
Ne taş doydu
On üç bin yıldır doydu mu ki Urfa acıya
Kana kana içti mi ki kara topraklar
Su bile susadı Fırat’ta
Acıdan
Her parçası bin ağıt
Her ağıtı bin acıya yırlanası dünya
Naziresidir tanrılara
Merhametsizlerin kan basması
Ceylanın göz karalığında kayboldu o zaman
Göz ucuyla hazırdı komutu
Birleştirdi nefretini dudaklarında
Ve verdi işaretini zalimlerin elçisi
Tanrıların acımaz keskin kılıcına
Yanık düştü Edessa
Nemrutluğunda bile Nemrut’un isyanı
Nemrut dahi utandı
Ağlaştılar balıklar Aynizeliha’da
Kaç zaman Halilürrahman bile akmadı
“Ben Sasaniler Kralı Sapur”dedi ağzıyla zalimin
Edessa’dan savruldu atlılar
Ne Seruğ ovası dayandı ne şehr-i ipek kaldı ayakta
Kolu uzadı zalimlerin Zeugma’ya
Savurdular küllerini
Vay küller başıma
Kana bürünmüş ve gözü pek
Yanıktı rum kalesi
Çekildi sular
Yandı pistacia ormanları
Bağında üzümünden şarabında
Harabe düştü Belkıs
Curunlar boşaldı
Aşklar tutsaktı zalimlerin prangalarında
Doymaz arsızlığı yükseldi göğe zulmün
Süzüldü delice kuşlar
Yırtık çığlıkları şahinlerin
Karalığında ve kızıllığında
Ve suskunluğunda Kelaynak`ların
Uçurdular yoksul eller bin kandiller yakıp
Yakarıp nice umutlara yakarışlarla
Aradılar her yanda merhamet tanrılarını
Adakladılar ulucasından kurbanları nice niyetlere
Ve saldılar
Kepezli
Tumanlı
Alaca kuşları gök kuşları
Tutup halhallı ayaklarından göğercinleri
Uçurdular şimşeklerin çaktıkları yerlere
Sardılar beline kuşağı yağız Ayıntap uşağı
Sardılar beline kuşağı dalyan Ruha uşağı
Kat be kat kın sokulu
Kan soylusu acem kumaşların
Zaman durmadı ki
Yakınlaştı dün gibi bin yıl
dün ne kadar yakındı bu güne
Alazlandı toprak yandı alev alev
Yarıldı kaderine topraklar çaresiz
Yarıldı ak topuklar
Savruldu sarı sap kesmik buğday
Dövüldü mercimekten tozlu harmanlar
Gözyaşları doldu sarnıçları Saylakkaya’nın
Kova kova içtiler yıllarca
Bitmedi acılar
Bitmedi çilesi Mezopotamya’nın
Ve can alıcı çelik kuşları dünyanın
Dini imanı evliyası enbiyası
Bölüşülmüştü zahir
Siz deyin on üç bin yıl
Atıp elimi kulağıma
Hoyrat çekeyim on beş bin yıldan bu yana
Yandı toprak üstte
Sular altında bir yarısı
Sarılıyorum bedenine toprak anam Edessa kızın
Sarılıyorum bedenine daş kale bahtı mozaik Belkıs’ın
İkiniz de gönül üzre
İkiniz de sevgili yarısı
21 Ocak 2008 Denizli
Anlamlar:
*Teserra; küçük mozaik taşı
**Edessa; Urfa’nın tarihteki adı
***Hromgla; Fırat kıyısındaki Rumkale
****Zeugma(Belkıs-Saba Melikesi) isimden gelme yerleşim.Yol-Geçit-Köprü
*****Seruğ; Suruç
******Ayıntap; Antep
*******Ruha; Urfa
********Pistacia; Antep fıstığı
*********Mezopotamya; Fırat –Dicle arası topraklar
**********Curun; Üzüm çiğnenen kurna
Kayıt Tarihi : 23.1.2008 13:55:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Fırat'ın iki yakasında iki sevgili mozaik dost için. Belkıs mozaikleri ve Şanlıurfa'da çıkan Edessa(URFA) güzeli içindi.Tarihte ve efsanelerde minik bir gezintiydi nefesim.
![Mehmet Necip Özmen](https://www.antoloji.com/i/siir/2008/01/23/toprak-ceker-insani.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!