arnavut kaldırımlarında fırça
boyarken siyahın karasını
sapında bir umut kaldığını kim bilebilirdi
Kimse bilemezdi elbet. Belki bilme girişiminde bulunulabilirdi, oraya buraya bırakılan mektuplar ve dip notlarda aşkın gümrüksüz geçişlerinden yararlanma istekleri. Bir de gitmekten bahsederlerdi ara-sıra. Ah Avicenna ah, o kadar derinden gelen bir adın var ki.:Hele unutulmak istenen sözde bireysellik. Kesinlikle gitti gider. Hani orada burada sarkarsın ya güzel yazılara, öyle bir isimin var. Ah Avicenna ah!
adınız meri(mary) mesela
bilemezdiniz ki o günlerin gerçeğini
kesilip atılanlardan bir sokak kadar kokacağınızı
göz taşında (bu kehanet gerçekleşti)
nereden bilesiniz
renginizden henüz boşalmış
alı al moru mor bir ego ritüeliniz var
bizdendir tüm renkleri diyelim
sizdendir her kara parçasında teklik ya
bozuk para olarak bilinse de
harcar işte
ucuza kendi kendinizi
Her şeyi bilen, sen olma ihtimalini kaybeden, Avicenna! Sanıyorlar ki bir başınalık korkutacak seni. Korkudan ölen birileri nasıl bir daha? ! Saçma yani. Tuzluğu uzatır mısınız? Teşekkürler.
ama her şeyi yalnız “sen” bilirsiniz
her yer karanlık olsa da
bayramlar için
orada burada sahte içrek kafeslerle
sandıklarınızdan alırız sizi
naftalin kokulu bir dönüşüm belki
kozamızda kalır ipek
“sen” dinlemeye özürlü “ben”lik
ayrı ayrı örülemeyecek bir kilimde
yine de göz taşı
Bu da geçip gider. Kalan, “yalan üzerine uzanmışlar/ihanet ortalıkta çırılçıplak/diz boyu acıda geçiyor günler/-sevdanın dört yanı keder-/yaşamak olsun maksat” (Oya Uysal) . Katılmıyoruz bu girdaba. Baştan beri ipinizle inmemiştik o sevdalı kuyuya.
belki kimse anlatmakla oyalanmaz
bizim kadar karanlığı
herkesin bildiği bir renk vardır
boğulduk boyandıkça ışığa
kendi kendimizle cana verildik
Üstelik birileri ışıktan bahsetmekle övünürken olacak iş mi desenize? Kesin bilgi yoktur. Bilin ki siz de böyle bir mavi noktaydınız. Bilecektiniz veya bileyecektiniz bıçağınızı. Çeşitli adlar koyacaktınız sonra. Kimi sudan sebeplerle, kimi fidan gibi davranırken odun kabalığında sahteliğinizle.
…
analar, kadınlar ve şeref/gece yarısı mektupları, dilenci satırlar, göz taşları, göz taşları…
…
böyle sustuk karanlık kaldırımlara
ıslak ve eski bir resme bakmayarak
yemin ettik ufo’ ların harcamasına bizi
başka kimseyi suçlamadık
hani suç, uzayda “kim vurdu” ya giyinsindi artık
paçavra elbiselerini
En gerekli şeyi yanımıza almaya unutmuşuz. Olacak şey mi şimdi? Geçin onca asrı, bu güne gelin, damakta sular seller gibi salya ve karındaki guruldama. Nefis bir ton balığı konserve, tam heybeden çıkmış. Ama açacak yok (Yola koyulduğumuz günlerde konservelerin şimdiki gibi pratik açma kulakları yoktu.) . Ah en gerekli şey ah! Ah Avicenna ah!
neyse
daha söylesek “bilirim” dinleyecek
engerek
ama “biz” -acıtan sifonu- çektik
bilemeyecek “tin”
ve gerek
Kayıt Tarihi : 23.1.2007 01:26:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!