Nerede o ömür sürenler ki nimetlere gark oldular;
Nerede o bilgi belleyenler ki anlar,bilir gelirler?
Mühlet verildi onlara,gaflete daldılar;
Sağ-esen oldular, unutup gittiler.
Uzun zaman mühlet buldular; fırsat elde ettiler;
Lütuflara, ihsanlara nail oldular;
Çetin azaplarla korkutuldular;
Büyük sevaplarla müjdelendiler.
Korkun insanı helak çukuruna atan günahlardan,
Gazaba uğratan ayıplardan.
Ey gören gözleri,duyan kulakları olanlar;
Ey huzuru,dünya malını elde edenler.
Var mı bir kaçacak durak,kurtulunacak mekan? Var mı bir sığınılacak,güvenilecek liman?
Var mı,yok mu? Öyleyse nereye dönüyorsunuz,
Nereye gidiyorsunuz,neye aldanıyorsunuz?
Uzun-enliliğine karşı gene de her birimizin
Yeryüzünden payı olan yer,
Düşüp yanağını yere koyacağı,boyunca bir yer.
Acele edin henüz ip,boynunuza atılmamıştır;
Can henüz bedenlerinizdedir.
Doğruyu arayıp,kalan ömürden faydalanmak zamanıdır; Bedenlerimiz sağ-esendir; çâre bulmaya zamanımız vardır; Ömrümüzden kalan mühlet; elimizdedir güç-kudret;
Tövbe etmeye henüz vardır müddet;
Genişlik çağında dileyebilirsiniz çalışın sıkıntıya,
Darlığa düşmeden önce; dağınıklığa çatmadan önce;
Çalışın görünmeyen,fakat beklenen gelmeden;
Üstün-kudret sahibi olan sizi/bizi ansızın almadan
Şam’ı ziyarete gelenlerden öğrenmeye çalışıyorum.
Senin naaş’ını gösterip boy boy resimler çekerek,
Senden olduklarını göstermeye çalışanlar,
Şimdilerde lüksün rehaveti ve bilginin verdiği,
Sarhoşluğun tadını çıkartıp hazların zirvesinde,
Yaşam arzusunun ölümünün eşiğinde,
Şarap benim uykumu getirir!
Başka da bir işe yaramaz.
Her zaman için,
Kadehleri doldur,
Doldur kadehleri,
İçelim! ..
Kuru et yiyen kadının oğlu’nun dinini,
Anlatıp dururken kendimi ne kadar da onsuz,
Ondan bağımsız hissettiğimi anlatamam.
Neden?
Diye sorma.
Gerçi biliyorsun,
Yakın döneme ait etnik kimliklerin,
Hareketlerin ortaya çıkışları,
Yeni iletişim teknolojilerinin
Ortaya çıkışıyla keşfedildi.
Her toplumda bireyler uluslar arası,
Popüler kültürün nesneleri
Nasıl da dünya kendisini süslemiş,
Lezzetleriyle seni aldatmış;
Çağırmış seni, icâbet etmişsin;
Büyülenmiş gibi, ona uymuşsun;
Emretmiş, itâatte bulunmuşsun;
İçinde bulunduğun şu hâl var ya;
Zalimler hayır görmesin,
Neticesiz kalsın,
Rahmetten uzak olsun.
Yazıklar olsun!
Ey Fatıma'nın dininin takipçileri,
Ey müstekbirlere kulluk yapmaya,
Zorlanmak için kolları taşla ezilenler,
Ey bedenleri süper güçlerin ürettikleri
Silahlarla kıyma haline getirilmiş ezilenler,
Ey zulüm ve despotluğun potasında eritilenler,
Uzun bir aradan sonra,
Ben yine uğradım,
Yine durmadan konuştuk,
Ahh................ne keyifli,
Sizinle konuşmak/konuşabilmek,
Belki ben burada olmayabilirim,
Özgürlük arayışındaki ellerine kelepçe vurduklarında
Nasıl da alaylı alaylı tebessüm etmiştin.
O resmin gözlerimin önünden hiç silinmiyor.
Zeynep’ten ilhamını aldığını nerden bilsinler ki,
Bilemeyecek ve bilemezdiler değil mi?
Yezitler nasıl anlayabilirdi ki,
Yaa ayıptır günahtır.Filmden replikleri almışsınız şiirim diye yayınlamışsınız.Bir de telif hakları size aitmiş , yok artık!(Eleştirim Allah Yakındır filminden aldığınız bölüm içindir.)