Teldeki Adam. Şiiri - Özdener Güleryüz

Özdener Güleryüz
341

ŞİİR


4

TAKİPÇİ

Teldeki Adam.

‘’When I see three oranges, I juggle; when I see two towers, I walk.’’

Diyor ki; Üç portakal görürsem jonglörlük yaparım, iki kule görürsem yürürüm.

1968 yılında rutin diş kontrolü için diş hekiminin ofisine girdiğinde hayatının sonsuza dek değişmek üzere olduğunun farkında değildi.
Bekleme odasında sıkılıp masanın üzerindeki dergilerden birini aldı ve yapımı henüz tamamlanmamış yüksek binalar hakkındaki bir yazıya gözü takıldı. Makalede New York’ta yapımı devam eden ve bittiğinde dünyanın en yüksek kulelerinden ikisini oluşturacak ikiz
Kulelerden bahsediyordu.
Petit dergiyi kaptığı gibi odadan fırladı ve onu altı yıllık serüveni boyunca yalnız bırakmayacak arkadaşı Jean Louisse ve kız arkadaşı Annie’nin yanına koştu.

Philippe Petit 1949 yılında doğmuş, asiliği yüzünden okulda pek dikiş tutturamamış ve 15 yaşında evden kaçıp ip cambazlığına başlamış genç bir delikanlıydı.
İpte yürümenin sanat olmadığını hatta çirkin göründüğünü düşünüyor ve yürüyüşlerini türlü numaralarla süsleyerek yaşamını sürdürüyordu.

Herkes gibi jean Louisse ve Annie de ilk duyduklarında bunun delilik olduğuna karar verdiler ancak onlar da Petit gibi tutku doluydular.

Bu dönemde Petit önce Paris’te Notre Dame Katedrali’nde bir gösteri yaptı. Katedralin kuleleri arasına gerdiği çelik ipin üzerinde
Yaptığı gösteri içerde ayin yapmakta olan rahipleri bile dışarıya çıkardı. Bir zamanlar Quassimato’nun koşuşturduğu kulelerde şimdi Petit’nin dansı vardı.

Petit bununla yetinmeyip Avustralya’da Sidney Liman Köprüsünde de bir gösteri yaptı. Hatta gösteri sonrası tipik tutuklanma hallerinden birini yaşarken kelepçeyi takan polis memurunun saatini yürüttü.

Onun için her şey oynanması gereken oyundan sahnelerdi.

Kendi tanımıyla, ‘’görünüşe bakarsan çatlak bir intihara meyilli manyağım. Ama benim dünyamın içine girmelisiniz. Hazırlanmak için günler, aylar, hatta yıllar boyu çalışırım. Benim güvenlik ağım
Dünyadaki her şeyden daha kuvvetlidir; Hazırlığımdır.’’

İkiz kulelerin inşaatı tamamlanmadan Petit yapıyı incelemek için birkaç defa Amerika’ya gitti. Gezilerinin çoğunda gizli bir şekilde kulenin tamamlanmamış ama yapımı devam etmekte olan katlarına çıkarak resimler çekiyordu. Eve döndüğünde kendi küçük ikiz kulelerini inşa etti ve bu maket üzerinde hesaplamalarını yaptı.

En önemli problem bir kuleden diğerine telin nasıl ulaştırılacağı idi zira iki kule arası 43 metre idi.
Teli aşağı sallandırmak ilk akla gelen fikirdi ama kulenin yerden yüksekliğinin 417 metre olduğu hesaba katıldığında neredeyse imkansızdı.

Ekip defalarca bazen gizli, bazen işçi kıyafetiyle bazen gazeteci kılığında kule inşaatına girdi.
Ölçümler ve hesaplar yapıldı. Bazen bulundukları kata gelen işçiler yüzünden brandalar altında dondurucu soğukta saatlerce beklediler.

6 Ağustos akşamı ekip asansöre bindi. İnşaat işçisi gibi giyinmişlerdi ve ekipmanı yukarı çıkarmaya çalışıyorlardı. Asansörün seksenli katlarda durması bekleniyordu, kalan katlar yürüyerek çıkılacaktı.
Bina 110 katlı idi. Asansör görevlisi ‘’kaçıncı kata? ’’ diye sorunca Petit inanılmaz bir risk alıp asansörün çıktığı son kat olan 104’ü söyledi. Görevli sorgulamadan kabul etti. Petit ve arkadaşları önce çelik ipi ok ve yay yardımıyla iki kule arasına gerdi. Sonra ek tellerle iki paralel ve asimetrik bağlantı yapıldı ve rüzgarın etkisi minimalize edildi.

7 Ağustos sabahı New York halkı inanılmaz bir gösteriyle uyandı.
Saat 7.15’ te Petit çelik ipler üzerinde 45 dakika sürecek dansına başlamıştı. Bu esnada ipte yürüdü, Akrobasi hareketleri yaptı hatta
Yorulduğu bir ara uzandı.

Sonunda polis ellerine kelepçeyi taktığında Petit artık inanılmazı başarmış bir adamdı.

‘’İp cambazını ipin üzerinde dans ederken gördüğümüzde – çünkü
Yaptığı şey telde yürümek değil dans etmekti- iki kulenin hemen ortasındaydı. Bizi görünce gülümsemeye, kahkaha atmaya ve tel üzerinde dans etmeye başladı. Bir ara kuleye doğru geldiğinde telden inmesini söylediğimizde tekrar kulelerin ortasına gitti. İpin üzerinde hopluyordu. Yani gerçekten ayaklarının iple teması kesiliyor ve sonra tekrar ipe değiyordu. Gerçekten inanılmazdı…’’

Petit’yi anlatan Man on wire/ Teldeki adam belgesel film dalında 2008 yılında Oscar Ödülü aldı. Yönetmen James March filmin pek çok yerinde orijinal kamera kayıtlarından yararlandı. Film ayrıca 2008 Sundance Film festivalinde izleyici ödülü ve jüri büyük ödülü,
Full Frame Belgesel Film Festivalinde izleyici ödülü ve jüri özel ödülü ve son olarak Gotham Ödüllerinde en iyi belgesel adaylığı kazandı.

Belki de bu gün biraz düşünürüz birlikte, aralarında 43 metre mesafe ve yükseklikleri 417 metre olan iki kule arasında gerilmiş bir çelik tel üzerinde hoplayıp hoplayamama cesaretimiz var mı içimizde diye.

Hatta ben diyorum ki belki de biz hoplamışızdır hayatın en yükseklerine gerilmiş telleri üzerinde hiç farkında olmadan. Belki de biz tel cambazıyızdır hiç farkında olmadan.

İlla da gerçek ve çok yüksek binalar arasına gerilmiş tellerde olmak zorunda değiliz ki.

İlla da polis’in ellerimize kelepçe takmış olması da gerekmez bence
Biz belki de görünmeyen hoplamalarımız yüzünden görünmez kelepçelerle dolaşıyoruz ortalarda.

Ne dersiniz?

ÖZDENER GÜLERYÜZ

www.gazeteyenigun.com.tr/yazarlar/özdener güleryüz

Özdener Güleryüz
Kayıt Tarihi : 22.1.2011 08:34:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Hayatımızda kendimizin bile farkında olmadığımız, görünmeyen kelepçelerle ortalarda dolaştığımızın hikayesi.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Perihan Pehlivan
    Perihan Pehlivan

    evet zaten acı olanda o bizi kimsenin görememesi görmesi değil.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Özdener Güleryüz