R ye taktım zamanı
geriye sarıyor yol...
ineceğim diyorum
akrep bırakmıyor...
bıkılmış bir karanlıktan uzanıp
bir güzel pataklamak istiyorum
güneşi!..
t.a
soğan doğramayı annemden
havuç rendelemeyi
sevgilimden öğrendim
vallahi!..
😀 t.a
insan haberleri dinledikçe,ağzı açık kalıyor...ne haber ama...memleketin bütün işleri tıkırında diyorsun,haberleri dinledikçe...sanki tabak tabak zeytin yiyorsun,gölgeler büyümüş diyorsun,güneş açmış kocaman ağzını diyorsun,çocukların karnı tok,gençler işli güçlü diyorsun...hapishaneler boşalmış diyorsun...sokaklar gülüşen insanlarla dolmuş taşmış diyorsun...diyorsun da diyorsun...
haberleri izledikçe bunları düşünüyor, hayal ediyorsun...ama gerçek bu değil...gerçek,tam tersi...ters olanları unutturmak için,dedüdü dedüdü haberler veriliyor tv lerde...uyuşturulmuş,oğuşturulmuş gözlerle bakıyor,sadece dinliyorsun...neden ve niçin sorusunu sormadan...sana ezberletilmek isteneni ezberlemeye çalışıyor,söyleneni tekrar ediyorsun...aklın ve mantığın minder altında uykuda...
ne tuhaf...Çin'de bir trafik kazasını anlatıyor spiker...görüntüler de veriyor habere dair...bir kamyon,bir taksinin üstüne çıkıyor...taksi şoförü ölmüyor...ölmesin tabii...taksiye olsun,olanlar...
bu gün bahar
bu gün altısı Mayıs’ın
toplayıp bütün çiçekleri
size getirdim
al çocuk
şeker değil
oyuncak da değil
şehirler ısmarladım
senin için tanrıya
Hay maşallah benim devletime!..sonsuz teşekkürler, beş tane maske veremediği için!..verdiğine verdi ama!..hem de ne çokkk!..tam da kayyımınaaa kaydırdı, dört biçük milyonluk gaymeyi!..maske veremediği ben gibi milyonlarca kişiden arakladığı vergiyi sırtlandı, götürdü Bekirindiyarına yıktı!.😀tomar tomar dört biçükkkkk milyoncuğu!..
birazı karpızzzz oldu; içinde çocuk!..birazı lay lay lom oynayan kızlar ile oğlanlar, birazı da bilezükkkk!.😀
havadan süzülüp gelen kocaman kuşlar görecekmiş onları!..pardon kuşlara binip gelenler diyecektim ya; dilim sürçtü beh!..hey Hans, hey Benjamin, hey Corc; kız Katerina, kız Elizabet, kız Sonya, kız Jesika lütfen iyi bak onlara!..hatta kocaman kocaman, hatta hayret ederek, hatta takdir ederek bak onlara!..ha biraz da alkışla e mi!..
tam da eşek gibiyiz!
anırmaya devam
duyan türkü sanır belki!..
yalelli de, yalelli
bismillahi
“eşik” sözcüğü üzerinde çok düşündüm...neden düşündüğümü, niçin düşündüğümü bilmiyorum... beni bu düşünceye sevk eden şey, yaşadığım evlerin hep eşikli olması mıydı; yoksa şu koca koca çok katlı binaların yarattığı ruh hali miydi, bunu da bilmiyorum...belki de bunlar değildi beni böyle düşündüren şey; bambaşka şeylerdi, bunu da bilmiyorum!..
dedikten sonra; yaşlanmaktan doğan düşünce eşiğini atlamanın getirdiği algılama ve bu algılar üzerine gitmenin açıklaması olarak, eşik üzerine cümleler kurma ihtiyacı duydum belki de!..aslında hayatımıza giren ne çok eşik vardır...doğmak bile başlı başına bir eşiktir!.sonra çocukluktan çıkıp gençliğe varış eşiği derken; ergenliğe alışma çağları!.bu da başka bir eşiktir!.dünyaya yanbakan, aşk denen rüzgarın ardında koşulan o delikanlı zamanlar!..dünyanın nasıl döndüğünü hesaba katmadan, tam da odak noktasının biz olduğunu sandığımız zamanlar!..hem çok güzel, hem korkunç bir hızla yaşadığımız zamanlar!..bu eşiği atladığımızda “ ne çabuk geçti” dediğimiz zamanlar!..”rüzgar gibi geçti” filminde belki aktör, belki artist, belki de figüran olduğumuz zamanlar!..bin bir yüzü ile geçip giden bir devrin bitişi!.pişmalıklar, iyikiler, keşkelerle bezenmiş,o fırtınalı gençlik yıllarımız!.bahar değil, yaza varış!..başka bir eşikten atlama telaşı yani!..
sonsuzluk eşiğidir bu! ona sahip olmak için; karşı cinsle olan yakınlaşma, dünya telaşı olarak tanımlanan düğün/ dernek günleri!..iki ayrı aile kültürü içinde büyüyen iki kişinin bir arada yoğrulmaya çalıştığı insanlık hali!..mayalanma ve geleceğe yeni filizler bırakma çağı!.evlilik denen çapraşık, özverili, zor yıllar!.işler, güçler!..çalış çabala; bacayı tüttürme uğraşısı!.toplumsal değerlerle cebelleşme!..bebek sesiyle duyulan mutluluklar vs...belki de en zor, en bilinmezliğiyle üstümüze binen, katlanmaya çalıştığımız zamanlardır evlilik hayatımız; bilmiyorum!.bu eşiği atlamak için çok düşünmeliyiz bence!.düşündük mü peki; asla!..bütün canlılarda var olan yuva kurma ve bu yolla geleceğe sahip olma duygusu ile aşk engeline takıldık ki; sonuçta düşüverdik başka kapı içlerine!..
günlerce çiğnenen bir sakız var: HDP!..
çiğneyip çiğneyip patlatamıyorlar!..demek ki nefesleri yetmiyor, balon haline getirmek için..muhalifin, iktidarın, yandaş medyanın, karşı medyanın ağzında aynı sakız!.mübarek “falım sakızı”!..dışındaki kağıtı yırtan yırtına, içinden çıkan manileri okuyan okuyana!..en gür sesli okuyan ise, bostanını kaptıran bahçıvan!.uzun uzun yıllar boyunca bostanında yetişen hıyarlar, karpuzlar,soğanlar,domatesler,biberler,baklalar, sırık fasulyeleri, lahanalar sessiz sedasız boyun eğmiş durumda!..ses soluk yok!..hatta soluksuz kalmışlar!.demek ki yutulmuşlar!..
dedim de, gene saptırdım konuyu herhalde!..saptıra sapıta ömür geçirmek inanın hiç de özenilecek bir şey değil...sakın bana özenmesin hiç kimse!.yoksa, kopyam olmaktan kurtulamazsınız!..oysa, herkes kendisi olmalıdır, kendisi gibi olmalıdır de mi!..lakin bu HDP denen sakız kendisi olamamış durumdadır!..kendisi olsa, hiç bir sorun yok!.sorun yarattıkça, sakız olmaktan kurtulamıyor!..kimisi diyor çiğnemeye devam edelim; kimisi diyor ağzımızdan yere atalım; kimisi de patlatmaya devam edelim!..bir karmaşadır gidiyor!.
Tayyibe hanımi yıllar yıllar öncesinden tanırim ..kelimeleri yan yana getirmekteki ustalıği tartışılmaz .
Canım öğretmenim
Günümüz kutlu olsun.Hep güzellikle,sevgiyle ve çocuk yürekleriyle dolu olalım.
Ama ben okumayı özledim...
Öğretmenimi..........