HADİ! ..
Ağır, fakat her yere ulaşabilen, acısıyla birlikte burunlarda hüzün ve hasretlerin etkisiyle sızılar bırakan yanık bir gül kokusu esintisiydi sanki sonbahar…
Ve acıdan yaşarmış, geçmişin hüznünü içinde barındıran
özlemle toprağı seyreden bir çift göz…
Gecenin gözleriydi onlar…
Simsiyahtı… Tıpkı gece gibi…
Baktığı yerler parlamazdı… Fakat yıldızlarla dertleşirdi…
Gökyüzünün gözleriydi onlar…
Bakınca mevsimleri yaşardın…
Tebessümken ilkbahar;
Her gün, yeni bir resmine adanıyor bu şiirler...
Ve ben, hâlâ yüreğimin en ücra köşelerinde,
altın bir kafeste besleyip güneşinden mahrum büyütüyorum umutlarımı...
Baharlar gelip giderken bile sadece yüreğimin ateşinde ısınıp,
binbir anı ile besleniyor savunmasızlığım...
şaire aşk lazım...
her aşkın deminde, en koyusunda, en acılısında yazılır şiirleri şairlerin...
gelene değil; hep gidene yazılır...
acı körükler zaten ilhâmı...
el bebek, gül bebek değildir şiiri ağlatan şairin hayatı...
empati de bir yere kadar değil mi? ..
haziran'da kar mı yağarmış... yağdı...
ya; yapraklar? .. kim demiş yapraklar dükülüyor diye? .. döküldü...
rüzigârlar? ya; rüzigârlara ne demeli? .. fırtına her yer...
içimde...
içimde dökülen yapraklar... karlar... fırtınalar...
Çocuk olmak vardı., hayatın siyah beyaz sayfalarındaki gibi…
Küçücük odalar sanki kocaman dünyalardı…
Kırıktı iki oyuncaktan birisi, ne olmuştu sanki? Kıyamet mi kopmuştu?
Ağlayabilmenin diğer adıydı çocukluk… Anlamadan gülebilmekti yetişkinliğin tam aksine…
Pencereden bakabilmek bile dertti, uzansan yüksek; zıplasan anlamsız… Olsundu!
CENNET
Mecnun gözüme hayret ederdi,
Ferhat dağları bırakıp giderdi,
Yağmur bu diyarı terk ederdi;
Sayende döktüğüm yaşları bilsen…
Son damlasını şişesinden hasretin, boşalt kadehine… bitir aşkımdan kalan son kırıntılarımı…
Elinin tersiyle it karanlığı… mum yak inadına güneşin yerine… avut kendini…
Kanayan yralara yapıştır yara bandını, sanki; kapatacakmış gibi…
Sarıl ayrılığa, aşkımdan daha sıcakmış gibi…avut kendini…
ADINDI…
Kara kaplı lügatlerde ‘aşk’tı adın…
Her dilde, her yerde, her köşede seni anlatırdı…
Baharı yaşatır, gülleri andırır, mutluluğu yaşatırdı…
Bir gün canın sıkıldığında, için buruk bir tat aldığında,
gün batarken bak gökyüzüne… Gördüğün bulutun ardında ben olacağım…
Canın sıkıldığında, huzursuzlandığında aynaya bak…
sensiz kalan gözlerim; gözlerinde saklı…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!