Nakış nakış işlediğim hatıralarımı nereye sakladın İstanbul? ..
Bu gidiş, gidiş değil... Her an’ına aşkla imzamı attığım hayat,
ellerimden kayıp giderken, ben kilitleyip gözlerimi ufkuna, sen ise yoluna devam ededurursun...
Her sıkıntını, her derdini saklamasını iyi bilirsin... Ânında, hikâyeni değiştirmekte ustasın...
Sil beni hayat, şehir... Yeniden, beni yaz İstanbul...
SENİ LEYLASI SAYMAZ OLSAYDI…
Bu mecnun Leyla’sını arar dururdu;
Sen gibi yâri görmez olsaydı…
Bu yüreğe ecel yalnız gelirdi;
Sen gibi yâri sevmez olsaydı…
SENİ SEVMEK…
Seni sevmek…
Var olduğun için… Yaşadığın için…
Gölgenin değdiği yerleri ve Yaradan’a şükürlerle seni sevmek…
Sensizliği voltalarım anlatır…
Tespihimin başı döner sıkıntıdan…
ya o duvarlar yok mu; iki yanımı birbirinden ayıran? ..
ağlamazlar mı gözlerimle birlikte? ..
Bu kaldırımlar hayatları boyunca görmüşler mi; böyle işkenceyi, ezilmeyi?
Hakk’ın verdiği alınır mı?
Kara rüyaya dalınır mı?
Cana küsüp gidilir mi?
Gönül kırmakla gönül sarılmaz…
Anlat güzelliğe nasıl kıydın?
Masalcı
Sen masalcı… şimdiye kadar hep masallarını dinledik… sonu hep mutlu bitiyordu… adı üstünde; masaldı hepsi… bende senden bir şey anlatmanı istiyorum, bana beni anlat masalcı…
Gözlerimi bu fâili meçhul dünya’ya bilir misin neler düşündüğümü, neler hissettiğimi? ..ya; var olmanın sırrını? ..
NAFİLE…
Kazınsa da yüzüme izler,
Gözlerim yolunu gözler…
Yalnızlığı sevse de sözler;
Sensiz diller nafile…
İÇİMDE…
Gözlerimde acıları sakladım,
Kuru kaldı yanaklarım…
Kalbim dipsiz kuyumudur?
Bir sıkımlık can burnumun ucunda… Düşmek üzere…
Dört bir yan duvar, gelir insanın üzerine…
Nefes almak olanaksız… bir süre sonra tamamen fotosentez…
Adım atabilmekse Hak getire! ..
Her an sıkılıyormuş gibi olan boğazın; bitmek bilmeyecekmiş gibi acısı…
Ya ‘yar’dan ya ‘ser’den… Ama hangisinden?
Elimdeki aşkımın gülü yalan,
Üstümdeki saçının teli yalan…
Gözümde, aşkımın seli yalan;
Gözler, dudaklar, eller yalan…
Yanağımdan öpücük alışın yalan,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!