AHLAKİ ÇÖKÜŞ, İNSANIN VE TOPLUMUN EROZYONU
Dünya globalleşti. Biz de küçülen dünyada her türlü etkiye açık hale geldik. Medya, internet dünyayı köy haline getirdi. Şimdi biz değerlerimizi korumakta zorlanıyoruz. Eğer kültür değerlerimizi ihya edip değişen kitle iletişim araçlarıyla dünyaya anlatamazsak kaybolup gideceğiz.
İyi ve kötü güçler tarihin ilk zamanlarından beri savaşıyor. Kabil Habil’i öldürmeye kararlı her zaman. İlahi öğreti her zaman önümüzde dursa da şeytan boş durmuyor. O bize Adem’in çocukları olduğumuz için düşmanlık içinde elbet. Onun lanetlenmesine sebep olan Adem’ olan düşmanlığı hiç bitmeyecek.
Dahası içimizdeki düşman onun en büyük yardımcısı… Bu düşman en büyüğü düşmanların. Bu düşman Peygamber Efendimize bir savaş dönüşü ‘Küçük cihattan büyük cihada gidiyoruz’ dedirten bu büyük düşmandır. Zaten bu dünyanın da imtihan yeri olmasının nedeni bu. Ama gel gör ki biz bu imtihanı hep kaybediyoruz.
İçki, kumar, faiz yanında, dolandırıcılık, cinsel sapmalar artık dünya çapında bir yayılış gösteriyor. Bu gidişle dünya komple bir çöküşe gidiyor olacak. Pornonun yayılması, çıplaklığın özendirilmesi, serbest yaşamaların artması, Bonzai ve diğer uyuşturucuların yaygınlaşması felaketin boyutlarını gösteriyor.
Ahlaki çöküş aileyi yıkmakta, değerler aşınmakta, lüksün artışı insanların arzularını kamçılamakta, din ve manevi değerler yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır. Bebeklik yaşlarından itibaren kültür ve inanç tahribatına uğruyor nesiller artık.
..
AİLEDE İLETİŞİM
Tam bir iletişim engellisi toplumuz. Kimse kimseyle doğru dürüst iletişim kuramıyor. Aile de aynı vaziyette. Kimse kimseyi anlamıyor, anlamak istemiyor. Bu yüzden de çocukların aile içi eğitimi tam bir faciaya varıyor.
Eğitilmeyen, eğitimi eksik ve yanlış olan bireyler yetiştiriyoruz toplumda. Bu bireyler evlilik yapıyor aile kuruyor, ama iletişim kuramıyor. Bu iletişimsizlik çatışmaya yol açıyor. Çatışma savaş boyutlarına doğru gidiyor, ya yuvalar yıkılıyor, bireyler yalnız hayata mahkum oluyor. Yeni evlilikler yapılıyor; ilk denemeden elde edilenler kullanılarak birliktelik sürdürülmeye çalışılıyor, ya da kadın sığınma evine yerleşiyor veya baba evine. Bir kısmı da yalnız yaşamaya çalışıyor, çocuklarını tek başına yetiştirmeye çalışıyor.
Veya ayrı yaşamalar tercih ediliyor, zina, alkol ve uyuşturucuya doğru yol alınıyor. Yahut ta cinayetler işleniyor, katliamlar başlıyor. Çocuklar perişan oluyor. Büyüyüp yetişen çocuk aile kurmakta zorlanıyor, kursa da sürdüremiyor bu birlikteliği.
Kimse kimseyi dinlemiyor. Ön yargılar, yanlış anlamalar, karşısındakini değiştirme çabaları hayatımızı tam bir işkenceye çeviriyor. Bu işkence büyük bir savaşa dönüşüyor, savaşlar yıkıma yol açıyor. Hayatımız tam bir cehennem.
Bunun nedeni son zamanda toplumun hızlıca değişimi, zenginleşme ve refahın artması, kapitalizmin değerleri erozyona uğratması, yerine yeni değerler konamamasıdır. Medyanın değerleri yok edici etkisi ise olayın boyutlarını tırmandırıcı en büyük etken.
..
İFRATLA TEFRİT ARASINDA KUR’AN’LA İLİŞKİMİZ
Kur’an’la ilişkimizde hep iki uç arasında dolaşıyoruz. Bu iki uç ya ifrat oluyor ya tefrit. Müslüman olarak Kur’an’la doğru bir iletişim kurmakta başarılı olamıyoruz. İslam alemi Kuran’a yabancı. Yıllarca ülkemizde okunması yasaktı bu kitabın. Gizli ve kaçak bir şekilde öğrenilebildi.
Annem bir hoca kızı olmasına rağmen koca evine gelene dek öğrenememişti kutsal kitabımızı okumayı. O da bir hoca olan kayınpederi öğretebildi ona. Ama hiçbir zaman anlamını merak etmedi. Hoş merak etseydi ne fark ederdi. Buna ne imkan ve ne zamanı vardı. Babam müezzin olmasına rağmen anlamından bihaberdi. Dedem anlamını vermekten korkardı. Aslında bilgisi vardı. Bu yüzden o da anlamından uzak kaldı.
Biz çocukken yalnızca vaazlarda birkaç ayetin anlamından haberdar olurduk. Gündüz kurslarında yüzlerce öğrenci arasında yaz tatillerinde okumasını öğrenebildik yalnız. O da her yıl elif bayı bitirir Kur’an’a geçmeden – biz böyle ifade ederdik- tatil biterdi, biz yine Kur’an okumasını öğrenemeden kursa veda ederdik.
Bir yıl boyunca onu unutulmaya terk eder yılsonu tekrar Elif-Ba’larımızı koltuğumuz altına alarak Kur’an Kursu’nun yolunu tutardık. Birkaç sure ezberler, namaz kılmasını öğrenir, bol bol oyun oynardık.
Yıllar böyle geçti. İlkokulu bitirdiğim sene Kur’an okumayı öğrenebilmiştim. Ama anlamına bir türlü sıra gelmemişti. Ne okuduğumuzu bilmezdik, merak da etmezdik. Bu duruma alışmıştık. Dini eğitim alan bir okula gitmiştik. Orada da öğrendiğimiz Arapça ve diğer dersler bize Kur’an’ı anlamakta yardımcı olmadı.
..
MÜSLÜMANLARIN DÜNYEVİLEŞMESİ
Günümüz Müslümanının dünya ile imtihanı oldukça zorlu. Bir yandan artan refah seviyesi, bir yandan teknolojinin sunduğu imkanlar bu dünyevileşmeyi oldukça kolaylaştırıyor. Kolayca elde edilebilen özel otomobiller, gelir düzeylerinin yükselmesi bu dünyevileşmeyi zorunlu hale getiriyor adeta.
Dün yadırgadığını bugün yapar hale geliyor günümüz Müslümanı. İşten gelince oturuyor TV’nin başına, yemeğini de namazını da TV’ye göre ayarlıyor artık. 3 T kuralı diyor buna bir hocam. Açılımı terlik, takke, televizyon. TV çıktı çıkalı böyle oldu.
Babam TV’ye direndi. O eski kafaydı. Cami görevlisiydi. İlk defa TV’yi evine alan amcamdı. Biz ona gidince aval aval seyreder, ne büyük mutluluk diye imrenirdik. Bir gün bizim de olacak mı diye hayal edere dururdum. Kahvehanelerdeki TV’leri seyretmek için yaşımız pek küçüktü. Ancak dışardan bakabilirdik. Komşunun TV’si pencereden görünürdü, oradan gördüğümüz dünya sihirli masal dünyasıydı sanki.
İlk TV’yi ben aldım Babamın evine. Üniversiteyi bitirmiştim. Eve dönmüş atanmayı bekliyordum. İstanbul’da bekar evimde tek elektronik aletim eski kiracı arkadaşımdan bana evle birlikte kalan teypti. Kasetçalara biz bu adı vermiştik. İki tane kasetim vardı bir Sezen Aksu’ya diğeri
İlk özel dersimden eski siyah beyaz çok kullanılmış bit TV almıştım. Babamı İngilizce çalışacağım diye kandırmıştım. İlk atandığımda ev sahibinin eski TV sini emanet almışım. O renkli TV almıştı. Emanetini kısa süre sonra almış, benim TV keyfim de uzun sürmemişti.
..
Yıllar yılı geçse de gözlerimin önünde
Sıcak sıcak nefesi alışını özledim
Kahvaltıyı yaparken şöyle tatil gününde
Seyrederken diziyi gülüşünü özledim
Vahit Cansu bahane Haydar ile coşardık
Ne keyifli günlerdi zirvelerden taşardık
..
‘BİR BÖYLE YAŞAMAK GÖRÜLMEMİŞTİR! '
Hayatımız giderek zorlaşıyor. Yahut başka bir deyişle hayatımızı git gide zorlaştırıyoruz. Bu nasıl oluyor, bunu nasıl yapıyoruz onu irdeleyeceğim şimdi.
Evet bir el sanki bizi kıskaca alıyor. Her tarafımızı kuşatıyor. Ölümler, öldürmeler, bombalar,yıkımlar, savaşlar, açlık, kıtlık,yokluk ve hastalıklar. Daha kötüsü insanlar arsında başlayan psikolojik savaş. Hayatı en fazla çekilmez kılan da bu. Bitmeyen istekler, iletişim eksikliği diyemeyeceğim hemen hemen hiç olmaması, bir birini iğnelemeler, saldırganlık, egoistlik. İşte hayatımızı çileye dönüştüren nedenler. İşte intiharların en büyük değilse de ikinci nedeni. Mutsuzluk ve sonucunda hayatına son verme isteği.
İşte hayatın anlamsızlaşması sonucu ona son verme çabası. Bu anlamsızlaşma hayatımızı yanlış kurguladığımızı yüzümüze vuruyor. Aslına olayın temelinde yatan neden bu. Biz niçin yaşadığımızı bilmiyoruz. Evet evet tam da bu noktada düğümleniyor mesele.
O halde meseleyi halletmeye buradan başlamalıyız. Biz kimiz ve bu dünyaya neden geldik? Hadi bakalım bunu tartışalım önce.
Yıllar önce bu soruyu kendime sormuş çok sığ bir cevap almıştım kendimden. Mal, mülk, şan, şöhret, makam, mevkii eledikten sonra kadın fenomenine gelmiş orada takılmıştım. İsmet İnönü o gün ölmüştü. Ölüm merasimini minare şerefsinden takip eden radyo muhabiri onun son günlerinde yabancı mecmualar okuyarak vakit geçirdiğini söylemişti de şok olmuş, onun dine karşı davranışlarını düşünerek hayıflanmıştım. Ama ben de kendime dini bir amaç bulamamıştın. Öğrendiğim din bilgisi imam hatipli olmama rağmen bana bu konuda yol göstermemişti.
..
Dedenin,nenenin gözleri yol da,
Vakit geçirmeyin sağda ve sol da,
Lezzetler artıyor baklava,bal da,
Hediyeler alın gelin bayrama.
Anneyi,babayı memnun ediniz,
Hısım,akrabaya sık sık gidiniz,
..
Ortaokula başladığımız yetmişli yılarda, Bahçelievler'in bir sokağında oturuyoruz. İlkokuldan çıkıp ortaokula başlayınca, hali ile çevremiz, arkadaşlarımızda değişti. Arkadaşların arasında, futbol oynayanı var, sinemayı tiyatroyu seveni var, kartpostal biriktiren var, pul koleksiyonu yapanı var, kısacası ne ararsan var.
Mahalleden bir iki arkadaş pul koleksiyonu yapıyorlar, ben de bakarken hoşuma gitti. Birisi dedi ki ''Ağabey bu pullar seneler sonra satarsan servet servet, sana on tane villa alır'', hmmm nasıl bir şey bu ya, şimdi on liraya al, on yıl sonra delikanlı oldun mu yüz katına, bin katına sat.
İki sokak ötede yaşlı bir amca bulduk. Amca hem kitapçı hem de pul satıyor. ''Bak evlat' dedi 'Bu pul biriktirme işine filateli denir, pul biriktiren kişiye de filatelist, sen şimdi bu işe başlayınca ne olacaksın? '' Ne olacağım ki acaba diye düşünürken, amca biraz hiddetlenerek'' Filatelist dedik ya oğlum'' deyiverdi. Çocuk aklımız ile yarı anladık, yarı anlamadık amcanın söylediklerini...
Cumartesi tatil günü soluğu Behiç Fahir amcanın yanında alıyoruz. Mahallede arkadaşlara da hava atıyoruz, bilmiyorlar ya, ''Oğlum filatelistim artık bu saatten sonra ona göre.'' Bön bön suratımıza bakıyorlar, ''İyi ne yapalım filatelist olduysan, Allah tamamına erdirsin, para pul var mı işin ucunda? '' Elim ile çenemi kaşıyorum'' Şimdilik sadece pul var pul, para kısmetse ileride beş on yıl sonra, Behiç Fahir Amca öyle dedi'' Aklımızdan neler geçiyor neler. Üüüüf, beş on sene sonra paraları koyacak yer de bulamayacağız. Arkadaşlarda şafak bet beniz atıyor, illa ki düşünüyorlardır bizde mi yapsak pulculuk arkadaşlarla diye...
..
Hüznün Rengi Mavi
Fıkra idi bize Karadeniz, değil mi?
O şen şakrak güldüğümüz sohbetlerde.
Denizleri de hep sevdik yanılmıyorsam,
Mutluluğun rengi, mavidir diye.
..
Hava yağmurluydu, televizyonumuz karlı
Karlıydın, karlıydım, karlıydık
Keşke mutsuzluğumuzun sebebi yalnız bu olsaydı
Mayıs yirmi altıda tatil için Çeşmeyi hayal ediyordun içten
O gün kekeleyip ayrıldığımı söyleyememiştim sana işten
Keşke mutsuzluğumuzun sebebi yalnız bu olsaydı
..
Kalorifer yanmış çaylar demlenmişti,
Sınıf mevcudu tamdı öğrenciler gelmişti…
Sınıf defterimizde ders bile işlenmişti,
“Kar tatili”, denildi şahsım sinirlenmişti…
Sorunumuz yok gibi her yer açık ve temiz,
..
"Çok yoruldum bari oturayım” derken.
Son durağa gelmişim, bak vakt-i erken.
Kulakları yırtar kondüktör “son istasyon”.
Son limana demirledi sal, açıldı kanyon.
Ömrüm çalışmakla geldi geçti, ne diyeyim?
“Sevdiğim yok mu, ben kimin sevdiğiyim"?
2010
..
Deme, hocam bizimle dalga mı geçmektesin?
Dalga denizde olur bunu bilmemektesin…
Deniz, dediysem alınma içinde de boğulma,
Boğulduğun zaman da şahsımıza darılma…
Bu nasihatlerim köfte ekmekle değil,
..
Her birisi tam özgür, evde kedilerim var,
Bahçeye inebilir tekrar eve uğrarlar…
Mamaları eksilmez, en kaliteli maldan,
Suları günlük taze, düşünürüz şahsımdan…
Sevgi de gösterilir tüm kapılarım açıktır,
..
Selamlaşma hâkimdir demek ki veriliyor,
Şahsım önemli değil hak tatbik ediliyor…
Selâm kalkmış diyerek endişeleniyordum,
Vermediklerinden de oldukça huzursuzdum…
Demek ki veriliyor inan ki çok sevindim,
..
AHLAKİ YOZLAŞMA 2
Havuzlu Siteler
Şimdilerde moda havuzlu siteler. Eğer apartmanların ortasında kadınlı erkekli yüzmeye müsait havuzlu siteler varsa fiyat birden bire üçe beşe hatta ona katlanıveriyor, 100 binlik bir dairenin fiyatı milyonları buluyor.
Yeni trend bu. Müteahhitler yatırımlarını bu yolda yapıyor. İster dindar olsun, ister liberal, ister solcu-laik, isterse ateist hepsi havuzlu sitelerden yana kullanıyor tercihini. Bu müteahhitler için olsun böyle, müşteriler için de. Hiç bir şey değişmiyor.
Geçenlerde bir hısımımız Cami önünde bana anlatıyor: Evimin önü havuz. Kadınlı erkekli çıplaklar yüzüyorlar, bir de bana laf atıyorlar:(Burada kendi dindarlığına pay çıkarıyor.) ‘Bu Hacı Amca bize kızar ‘diyor ‘Bastonuyla bizi kovalar.’ 100 dönüm arsasını 100 daire karşılığı müteahhide vermiş. Daireleri oğullarına bölüştürmüş. Büyük bir çoğunluğunu da kendine ayırmış. Şimdi şikâyet ediyor. Sakalına bakmadan, utanmadan, arlanmadan, tercihinin inançlarıyla bağdaşıp bağdaşmadığını düşünmeden, tartışmadan, yaptığının yanlış olduğuna en ufak bir tereddüt beslemeden anlatıyor. Sanki günah çıkarıyor huzurumuzda. Sanki dinimiz Hristiyanlık. Sanki biz günah çıkaran papazlarız. Aslında susturduğu vicdanının son ateşlerine kül serpiyor.
..
Güncel konulardan
Memleket havasına girdim
Güncel kan ve gözyaşı
Memleket havadis dedikodu
Tatil düğün bahanesi
..
kumaş takım elbise ve
basma gömleğim ilkti
dedem “-sana bi gömlek daha alalım”
ebem “-göyneği netçek çocuk,
sıkma bari alıvı” demişti
manşetim, keratam, iskarpinim,
ortamektep şapkam, kıravatım,
..
01.05.2015
Cuma
Günlük yazacağım bu gün. Ne zamandır uzak kaldım bu aziz dostumdan. Bu gün 1Mayıs Dünya işçiler günü. Resmi tatil. 12 Eylül ihtilalinin kaldırdığı tatili bu gün yeniden ihdas eden hükümet 1 Mayıs’ın o ateşli taraftarlarına yine yaranamadı.
Eşim kızına gitti. Ben gelmedim diye kızıyor. Oysa bana sormadan plan yapıyor ve dalgın anımda bana onaylatıyor. Evet demişim.
Hayat bir başka. İşte geldik gidiyoruz. Ben hocalarımın etkisiyle yıllardır günlük yazdım. Aralıklı yazılan bu günlüklerin bir değeri olur mu bilmiyorum. Onları bulup temize çekebilir miyim? Andrei Gide’nin günlüklerini pek beğeniyorum. Onlar gibi yazmayı ne kadar isterdim.
60 yaşına merdiven dayadım hala çalışıyorum. Oysa babam 55inde havlu atmıştı. Ben daha ne kadar dayanırım bilemiyorum. Kendimi ibadete adamak istiyorum. Çalışırken olmuyor. Hayatımın son anlarını Allah’a tam anlamıyla yönelerek geçirmek. Bu ne kadar zor. Hala çocuklarım okuyor. Onları yerleştiremedim
Erken kalkan yol alır atasözü ne kadar doğruymuş. Hem geç kaldım hem de çocuk edinmekte geç kaldım. Çocuklarımın arasındaki fasılalı dünyaya gelişler beni geç bırakan en büyük amil. Ben yazarlığım açısından ömrümün en verimli dönemini, geçiriyorum. Henüz basılı esrim yok ama sanal dünyada epey yerim var. Yayıncılığın da sanal dünyaya kayışı bana umut vermiyor değil. Şiirlerimin tıklanma rekoruna ulaşması, antoloji. com ’un şiirlerime video yapması, bazı şiirlerimin hikayeler.net’te okunası yazılar seçilmesi, bazı şiirlerimin etkinliklerde okunduğunu duymam bana büyük haz veriyor.
..
Name yazdım ölüme
iadeli taahhütlü
adresi öte dünya
postacı var mı gönüllü
Yüksek maaş afili naaş
onbeş gün tatil cennette
..