TATİL ŞİİRLERİ

TATİL ŞİİRLERİ

Adem Uysal

Oldukça yüksektir paşa yaylası,
Aşağıda kalır Aydın ovası.
Aydın zeybeğidir efenin hası,
Efeler diyarı güzel Aydınım.

Aydının insanı sıcak kanlıdır,
Çalışkandır, merttir, delikanlıdır.
..

Devamını Oku
Gül Eser Baser

Kainatın kırık kolu evrende ki gizli yolu
Başı sanıp ama sonu yürüyorsun insan oğlu
*
Bitmeyen arzuya esir hem verimli hem de kısır
Yalın ayak eller nasır geziyorsun insan oğlu
*
Her adımın sona doğru bazen düzgün bazen eğri
..

Devamını Oku
Münevver Düver

Söyle Sevgili Nedendir?

Şu ömrümün baharını kış ettin
Söyle Sevgili Nedendir?
Kalbime kilit vurmuştum
Buz etmiştim yüreğimi
Kor koydun yüreğime
..

Devamını Oku
Rahim TAŞ

Adını Ozan Koyduk

Bir aylıkmışsın ilk öğrendiğimde. Cinsiyetini merak edip durduk aylarca. Altı aylıktın ilk resmin çekildiğinde. Ad bulma yarışı başlamıştı. Akşam bulduğumuzu sabah beğenmezdik, sabah bulduğumuzu akşam, doğduğun güne kadar.

Yirmi bir temmuz doksan dört saat iki on. Hastane koridorunda yankılanan ilk çığlığın titrememi artırmış, dizlerimin bağını çözmüştü. Kucağıma verildiğin an becerememiştim tutmayı. İncitirim, acıtırım diye nasıl da korkuyordum. Elli santim, üç kilo, gözlerin yumuk, ellerin yumuk yumuktu. Bir başkaydı kokun, bebek kokun.

Doğduğun günün sabahı beşiğini hazırlayıp süslemiştim özenle. Çıngıraklar asmıştım üstüne, dönen balıklar, civcivler. Giysiler, oyuncaklar alınmıştı hemen giyip oynayacakmışsın gibi. Tüm aile el ovuşturup bekliyordu eve gelmeni. Sımsıkı tutuyordu kucağında annen, kimseye vermek istemiyormuşçasına. Can atıyordu herkes öpmek, kucağına almak, sarmak için. Herkes pür dikkat, gözler sende, musluk açık, ocakta çay taşmış, kimin umurunda. Adını Ozan koyduk. Yaşatasın diye genç yaşta ölen amcanın adını, Cemil'i de ekledik.
..

Devamını Oku
İbrahim Yasar

Ülkemin en nadide köşelerinden birisi,
Diller destan olacak, bir tatil beldesi,
Tarih tabiat içiçe, büyülüyor gören herkesi,
Sanki denizden fışkırmış, inci mercan danesi.

Yaz gelince duramadım, geldim işte yine,
Denizine giriyorum, içime sine sine,
..

Devamını Oku
Zafer Gürayça

Nefret etim yazlardan,
Sizi özlüyorum diye,
Oysa bende severdim,
Tatili ölesiye.

Varsın olsun uğrunuza,
Hasret kalsamda kokunuza,
..

Devamını Oku
Reşat Karabağ

İstasyonda
Yaşlı bir ıhlamur ağacı...
Çapkın mı çapkın!
Sabah demez,
Akşam demez.
İş günü tatil dinlemez.
Yüzlerce geç kızın saçını okşar.
..

Devamını Oku
Mahmut Bozkurt

Dağ başındaki küçük kulubemizi
Zemini parke taşından evimizi
Ağaçlarla çevrili o bahçemizi
Umutlarla dolu, koca sevgimizi

Tatil köyünde ki sevişmelerimizi
Binlerce özlem dolu sevgimizi
..

Devamını Oku
Salih Kozan

Bu bayramda dost, düşmana
Selam verip el uzattım
Çoluk çocuk, can, canana
Sarılmaya kol uzattım

Tebessümle ettik sohbet
Güzel olmaz mı muhabbet
..

Devamını Oku
Tamay Önal Polat

TAŞ GİBİ DOSTUNUZ OLSUN

Seksenli yıllardı. Yoğun, ağır, acıtan ve acılı anılar bırakan, bir yanımızın tırpanlandığı yıllar… Çocukluktan çıkalı epey olmuştu ama yaşadıklarımın ağırlığını kaldırırken hala zorlanıyordum. Biraz yalnız kalmam, en azından bir süre yalnız kalmam gerekliydi. Bunu istiyordum. Ne var ki koşullarım buna hiç mi hiç uygun değildi. Oğulcuğum küçüktü. Eşime olmadık bir yalan uydurmak bana göre değildi. Zaten okul vardı ve ben en ağır derslerden birinin öğretmeniydim. Sık sık sarı zarf almaya alışmış biri olarak vara yoğa izin alamazdım. Aslında iki günde bir okulun hizmetlisi tarafından imza karşılığı zat-ı muhteremime(!) sunulan sarı bir zarf olmadığında meraklanmaya başlıyor, unutuldum mu acaba duygusuna kapılıyordum O gün de beklenen olmuş, ve okulumuzun hizmetlisi “hocam size bir evrak var şurayı imzalar mısınız” diyerek sarı bir zarfı bana uzatmıştı.
Gülümsedim.
İmzaladım.
Zarfı açmadan önce tarihine ve evrak sayı numarasına baktım. Nasılsa bir savunma isteyeceklerdi. Bu numaraları gerekçeli savunmamda belirtecektim. Bir çok tahminim vardı.Sınıfta gereksiz bir konuşma yapmış olabilirdim. Din dersinde cinleri anlatan konuya kafalarını takmak yerine iki soru daha çözmeleri gerektiğini anlatmış olabilirdim. Halkın değer yargılarına ters düşecek …
Birçok nedenden dolayı bir savunma isteği gelmiş olabilirdi.
..

Devamını Oku
Ömer Ökkaş Kurt

Niçin yine gecikti maaş
Dostlar bu ay halimiz harap
Mutfakta pişmiyor çorba aş
Kıs kıs bize gülüyor Arap

Ayın üçte birini geçtik
Umutları kestik maaştan
..

Devamını Oku
Gül Eser Baser

Neydi bu ulusun suçu günahı
Sana ağlamaktan kör olduk Atam
Türk milleti az koştu çok yoruldu
Kendimize bile zor olduk Atam

Bıraktık dünyayı işimiz ahret
Sırt üstü yatmamız o bile zahmet
..

Devamını Oku
Ramazan Ateş

Ellerin hissini tutmayan bilmez.
Gözlerin şavkını bakmayan bilmez.
Aşkın ateşine yanmayaz bilmez.
Titreye titreye yanarsın dostum.

Nefesin kesilir, kalbinse durur.
Yüreğin bir davul gücüyle vurur.
..

Devamını Oku
Veysel Karani Tabak

Tüm Türkiye ve dünya ağlarken
Bende ağlamışım ilk defa o gün
Ulu önderimiz gözlerini kapamış
Ben ilk ınga ile merhaba demişim
Bin dokuz yüz otuz sekiz
Bin dokuz yüz yetmiş dokuz
Sivas Şarkışla’da kar gibi bir kız
..

Devamını Oku
Yahya Garip

Korkularınızı atın üstünüzden
Susurluk'ta büyüdüm
Tozlu taşlı yollarında yürüdüm
Benim dir Susurluk benim

Ayranı var serin köpük içinde
Yolcusu var tatil telaşesinde
..

Devamını Oku
Canan Özanaç

Sevmiyorum pazarları,
Neredeyse bin asırdır hep aynı,
Sevmiyorum, sevemiyorum...

Belki yüzyıllar önceydi,
Kaç yıl geçti hatırlamıyorum bile
Küçük bir kızdım hani;
..

Devamını Oku
Fikret Gürsoy

Okullu olduk, sınıfları hep doldurduk
Öğretmenlerimizin karşısında, okurduk
İlim peteğini, ilmik ilmik dokurduk
Tatil araya girince, okuldan soğurduk

Okula gitmek, ne güzel bir duygu
Öğretmene saygı duymak, işte buydu
..

Devamını Oku
Muharrem Araz

Beş Dakikalık da Olsa,Barış Benimle
Uykulu uykusuz gecenin sabahında,yarı uykulu yatağında dönerken yanında yatanı hissetmesi,farketmesi,bedenini görmesi iyice çıldırttı. Uyku sarhoşluğuyla akşamdan kalma nefret ve kinini hatırlayıp,iyice sırtını dönerek daha da uzaklaştı.Gidip gidip gelmeler,sızlanmalar, yakınmalar,sen haksızsın ben haklıyım tartışmaları,itiş kakış,restleşmeler,şikayetler,şüpheler bıktıran tartışmalar ikisini de insanlıktan çıkartan laf sokmalar,beyin okuma,hükmetme sen ben,ben sen,onlar bunlar,sabahı akşamı başlangıcı sonu,gideni geleni, ahı vahı,inlemesi dinlemesi,gezmesi tozması bayılma baygınlık,bayat,hayat memat,gir gel otur kalk.dur yapma yapma.of of..
Artık tahammülün kalmadığını,Ya rabbim al canımı duaları,uzaklık yakınlık gerginlik,bıktıran şikayetler, derin derin düşünmesi,yanındaki adamın varla yok arası sessizliği,içine kapanması,ondan uzaklaşması,iyice delirmesine sebepti zaten.Döndü şöyle bir baktı,adam gene sessiz,yüzüstü yatıyordu.Dönerde bir şey söyler diye daha da yatağın öbür ucuna doğru uzaklaştı.yorgana iyice sarıldı.

Yapacak bir şey kalmadı diyordu içinden.bitti,kalmadı ama hala neden birlikteydiler, ve hala aynı yatak neden paylaşılıyordu.aslında hala seviyorum diye içinden geçirdi,hemencecik vazgeçti,kahretsin Allah almadı ki canımı,hala çekiyorum yıllardır diye kahretti.başka şeyler düşünmeye başladı..çocuklar zaten kocaman olmuş kendilerini kurtarmış,kız nişanlı oğlan üniversiteyi bitirecekti.Aslında artık parasal sıkıntıları da yoktu.Ev kıra değil,geçim de kötü değil,yeme içme dersen işte,orta hallice,tatil gezme tozma yerine göre yapılıyordu.Bilenler sezenler vardı aslında ama,görüntü.eş dost ziyareti hala her şeye rağmen hafta sonu piknikleri devam ediyor hiç bir şey yokmuş gibi dosta düşmana inat gülünüyor,kimsenin anlamasına hatta ne kadar mutlular ve huzurlular da denilebiliyordu.Nedense dışarıya karşı benim eşim dedikçe ağızlarından bir daha benim eşim çıkıyordu.
Çalar saatin çınlaması kadını iyice çileden çıkarttı..zıkkım yiyesiyeceye kahvaltı hazırlayacak,yarım saatte kalk, kalk, kalk faslı olacak,sinirleri iyice gerilecek,çilem çilem nidalarıyla içinden kendi kendini yiyecekti..Şikayetleri pek sesli olmazdı kavganın dışında,hala bir şeylerin saygısı ve paylaşımı vardı.Geceki kavgada son damlalardandı.iyice çileden çıkmışlar bağırış çağırış,komşular bile sese uyanıp,kapıları tıklanıp,rahatsız olduk dememişler ama,neyiniz var demeye gelmişlerdi.Çocuklar ise zaten alışkın oldukları için sadece hayret etmekle kalıyor,ayrılın bari o zaman deyip işin içinden çıkıyorlardı.artık dur demeli,bitirmeli bu sefer diye tekrar düşündü.evet o cesareti kendisi gösterecek ve boşanma davasını açacaktı bugün.Sinirden çaydanlığa su koymayı unuttuğunu hatırladı,akıl mı bıraktı ki manyak dişe homurdandı.dışarıda ki kuş sesleri sabahın güzelliği,denizin sakın görüntüsü,soğuk suyun yüzündeki ferahlığı bile rahatlatamadı onu.hırsla kahvaltı masası hazırlığını bitirdi.televizyonu açarak geceden kalma haberlere,yada sabahın köründe hangi sürprizle karşılaşırız diye her sabah televizyon açılıyordu.Irakta gene şiddet, Endonezya da deprem ve yanardağ patlaması,yeni açılacak alışveriş merkezi,trafik de son durumlar,havanın baskınlığı sıcaklığı mevsim normalleri,şehir anormalleri,trafik kazaları, borsadaki çöküş,doların patlaması hepsi gelip geçen haberler.İyi ki borcumuz yok diye sesli düşündü,2001 yılını hatırladı bir gece de çöküşü,ardından stres ve gerilim yılları, bitmeyen borçlar artan faizler,kartlar cartlar curtlarr,şükürler olsun diyebildi.
Bugün en hayırlı söylediği buydu,Şükürler olsun,oturduğu yerden uyuyan kızına seslendi en tatlı sesiyle..yavrum meleğim diye şefkatli sesiyle.Kendisine benzetirdi kızını,hemen kalk der demez kalkar yap der demez yapardı,en büyük yardımcısıydı.Oğlan zaten babanın kopyası.Şunu uyandır diye kocasını işaret etti kızına,babaaaa diye seslendi yatak odasının kapısından,banyoya girdi.Zaten genelde kız iki kere seslenir,annesi tekrar başlar hey,alo,hu,,bazen de canım diye seslenirdi, ruh haline göre.Bazen de şefkatle yanına sokulur,tüm sevecenliğiyle,kadınlığıyla,şefkatiyle ona sarılarak mıncıklayarak,öperek uyandırırdı.Bugün farklıydı..seslenmiyeceğim dedi..kendi kalksın diye inatlaştı beyninde ki fikirleri,gene de duramadı heyyy diye seslendi..
..

Devamını Oku
Süleyman Altunbaş

Tir tir titriyordu…
Yamalı bir tebessümle göz kırptı kara kışa.
Sonra,sıcacık salondan dışarıya sızan melodinin ritmine bıraktı bedenini.
Aldırış etmedi,ne lâpâ lâpâ yağan kara,
ne şaşkın şaşkın durup seyreden ihtiyârlara,
ne de muzipçe gülümseyen gençlere.
Dünyalar onundu…
..

Devamını Oku
Eyup Şahan

İyice süslenmiş yağlı bir kapı,
Girdim içeriye muhteşem yapı.
Onun bu ihtişam cebinde tapu,
Yine kırk göz ile ağlar kuyumcu.

Ensesine baktım dönmüyor serbes,
Kapıda bekliyor üç sel mersedes,
..

Devamını Oku