Taşkıran'a Son Mektup - Veda

Ersen Beyazıt Özer
43

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Taşkıran'a Son Mektup - Veda

Bana
Seni sevdiğimi söylet
Bir kere daha
Ve
Senin olayım…

Acımasız…
Sıcak bir coğrafyaya
Doğdum ben
Ya
Kavrulur kalırsın
Ya da
Aklın
Uçar gider
Elinden…

Hani…
Duruyorum ya bazen…
Sanma ki
İçimdeki şair ölmüş

Ben…
Hep yolu gözlerim

Susuyorsam
Bil ki…
İçimde bir
İhtilal olmuş…

Bilir misin
Neden
Hep canlı tutar
Ateşi
Fırtına kuşları
Ya da
Kağıt
Neden kuru kalmaz
Seni yazarken…

Hani
Küskündür ya
Bir şehir
Hani
Yasak bir alfabeyle
Yazarsın
Kullandığında
O üç harfi
Cehennemi boylarsın…

Karanlığın
Beni l’al eder
Az mı geldi sunduğum…
Yüreğim
Bir beden küçük mü sana…
Sen de haklısın
Oyuncunun suçu yok ki
Suç oyunda…

Tek becerdiğim
Yardım
Ve yataklık etmek
Göçmen kuşlara
Ve de
Düşler inşa etmek
Başıma gelen ise
Aşka dair
İlk eylemde
Sınır dışı edilmek…

Sen uzaksan
Neden yanımda değil
Yüreğim…
Ve sen
Yanı başımdayken
Kim yönetir di ki
Cenneti…

Düşünüyorum da…
Sana bir şey olsa
O zaman
Mevsimlerden
Kış yakışır bana
Fırtınadan boran
Ne babamın
Zeytin dalı hikayelerini
Dinlerim o zaman
Ne de gece vakti
Seni sevdiğimi
Her gölgeye söylerim…

Ne diyeyim…
Bazen
Yeni bir hayat başlar
Gün doğumunda
Bazıları
Kendi ister
Karanlığa gömülmeyi
Benim çiçeğim
Kendisi istedi
Ölmeyi…

Bir gün…
Karşıma çıkacaksın
Ve
Soracağız birbirimize
Neredeydik
Ve şimdi neredeyiz
Uzakken birbirimizden
Haritada
Bir karış uzakken
Nasıl taşıdık
Birer parçamızı
Ve
Neden sustuk…

Gezgin albatrostan
Beterse halim
İki deniz ötedeki
Şarabı düşünüyorsam
Ya da
Alışmadıysam hala
Ağlarda
Gözyaşlarını tüketmiş
Denizkızlarına
Vay bana
Vay ki vay…
Ki bana da yer kalmamış
Bu denizlerde…

Umudumun şişesi
Aynı dalgaya takılı ise
Gün ışıdığında
Demek ki
Gel-git’lerden
Bana sadece
Gitmeler düşmüş…

Toprak oldu
Bizim öykümüz
Ve sanırım
Bu cümle tamamlandı
Satır başı yapalım…

Ersen Beyazıt Özer
Kayıt Tarihi : 7.7.2008 01:39:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Hani kuşluk vaktidir; ışığın karanlığı öptüğü zamanlar; daha yeni açtın gözünü… Geceye dönüp, eceni aramak mı; bir fincan kahveye, koca bir güne teslim olmak mı… Susuyorsun, yine parmakların kanıyor… Karanlık birikmiş içinde, her gece yırtıp, sabaha yapıştırdığın fotograf bile yok elinde. Bana mı sordun, nasıl yazacağını yakamozu… Bildiğin en yakın limanı sileli çok oldu kayıtlardan. Şarabın da çekip gitmiş zaten, senin olsun diye Dünya’yı gök kızıla boyadığın kadın da… İşin özü: ne ecen kalmış, ne gecen… Sözünü bil, özünü de; artık, üç harf yasak sana, ömür boyu hapse sebep, kurulacak ilk hecen… Benim duyduğum dalga sesleri, aynı mı seninkiyle… Bilir misin, ben senden bir yudum içince; sigaramın son nefesini kendine saklar kültablam. Ölümü fethetmeyi bilirim, korkuyu da; çekip gidenin, teslim olanın nasıl nefes aldığını da… Sen hiç, kül ve demiri tattın mı beraberine, kardın mı toprakla suyu, elinden ekmeğini kaptırdın mı hiç senden aç bir serçeye… Ya yüreğine oturunca, geride bıraktığın soğuk rüzgarın, birkaç dalga sonra derde tutulduğunu… Havada kavga kokusu vardı; kan beyazı gözler, neden, ama neden diyen gözler, la minör bir evet, hadi şimdi, şimdi tam zamanı denmeyi, kış buğdayını özlemiş kadar özlüyordu. Herkes gitme demişti, sen demedin, ama öyle bir sıkıştırdın ki yüreğimi, öldüm de cennette bir öpücükle uyandım sandım. O gün var ya o gün, can ağacının dalında kaldım; ama, açılıp ta gösterilmez di ki yürek… Susacak mısın inatla, kabulüm… Sağır değilmişim en azından. Kan mı lazım sana, gözyaşı mı, ya da suskunluk… Gittin, bana kalan, senden miras durgunluk. Günler oldu, sustuk; kalkanları doğrultup, zırhları kuşandık. Yanıyorduk karşılıklı; sen bir fitil ucunda, ben se için için… Yokluğunda, gördüğüm tek ışık; tavandan sarkan, ama içimi ısıtmayan yüz watt’lık bir güneş… Gecenin elinden tutmak ve götürmek onu en derin sığınaklara… Gel beraber yapalım desem; olmaz ki, sen kendi kendini, mahkum ettin dar ağacına… Kalk, diril küllerinden. Gel… Ama, kafan darmadağınık gel; ki, eşit olalım, susalım ki, çekip gitmeyeyim aklım ucundan ve yaz özümü bir kenara, çünkü, bir kere daha gidersen, söz olacak onlar, anayasasına ikimizin yalnızlığının… Ya da gel, sesini ödünç ver bana, bin yıldır sakladığım sırları sana söyleyeyim birer birer… Bu Dünya’da düşmanım yok, dostum da… Akıllı bir Tanrı, bana dost vermezdi zaten. Ne zaman kendi cenazemi kaldırmam gerekse, sırtımı yaslayacağım, beni her sabah yeniden doğuracak ve merhametli bir rüzgar, yanımda bitiverirdi. Gittiğinde, özgürlüğüm elimdeydi… Acıyı bilirim, huzuru da; çölde su bulmanın kıymetini kazımışım aklımın derinine, dönmezdim yangına, yoksa… Sana geldiğimde ay ışığı teninde dolaşırdı, Deva olacaktı kızımızın adı, kaldırdım kafamı, dik durdum, katıksız bir gerçeği söyleyip gidecektim… Gece, acımadı aynada kendime bin kere söylediklerime… Ve kalemin sıkısına; sana değil, ben kendime tuzaktım, bu serseri ayaklarım beni sana getirirdi her gece ve yalnız ay şahitti… Sana en son söylediğimde, Boğazın her iki yakasına serilmişti o yaşlı ama hala Dünya güzeli fahişe… Köprü altında, umuda salınan oltaların gölgesinde kaç kere öptük birbirimizi gözlerimizden ve kaç kere ümit ettik fısıldanmasını kulağımıza sevildiğimizin… Ah! Gözlerimiz… İnatçılığın kara delikleri. Ah! Şeytan çekiçleri, buzkıranlar… Kalkıp giderken; söz diyordum, sabah olsun yine, çekip gideceğim senden. Zaten çarpmıştı şarap, yapmıştı yapacağını, yalnız başıma zıkkımlandığım, seni hiç götürmediğim yerin adını yazıp gidecektim, sofrandan… Adı yok tu ki; manzarasında bir ada vardı, masada iki kadeh… Anladım, tek başına öleceğim demek ki, şimdi çek git gözümün önünden… Sessizliğinde; yaprak kımıldasa, basardım tetiğe, kıymetini öğrendim az ama öz gülmenin, devlerin arasında yürüdüm büyümek için… Sanmıştım ki, ben gidiyorum… Sol dizin titriyordu… Yine yan dönüp, saçını topladın, son kez bakıp gittin. Benim lugatımda; gitmek diye buna denirdi…

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Ayhan Hız
    Ayhan Hız

    Yormadan okunan akıcı su gibi..kutluyorum.

    Cevap Yaz
  • Alaaddin Uygun
    Alaaddin Uygun

    t e b r i k l e r i m l e

    Cevap Yaz
  • Mustafa Taskanat
    Mustafa Taskanat

    KALEMİNİŞZ DAİM OLSUN ÇOK GÜZEL BİR ÇALIŞMA OLMUŞ SELAM VE DUA İLE

    Cevap Yaz
  • Salih Kozan
    Salih Kozan

    YÜREK SESİNİZ SEL OLSUN TEBRİKLER

    Cevap Yaz
  • Osman Erdoğmuş
    Osman Erdoğmuş

    Doğum gününüz münasebeti ile uğradığım sayfanızda,
    Bu güzel çalışma ile karşılaştım.
    Tebrik ederim

    Yaşayacaklarınız,
    Yaşadıklarınızdan

    daha renkli,
    Daha hareketli,
    daha bereketli
    Geçmesi temennisi ile

    Doğum gününüzü tebrik eder
    Sağlık
    Afiyet
    Başarı dolu bir ömür
    Yüce Rabbimden niyaz ederim

    Osman ERDOĞMUŞ
    SAKARYA

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (35)

Ersen Beyazıt Özer