Doğan Yaldır'a cevap olsun diye...
Sanal medyada, Orta Doğudaki savaş nedeniyle sık sık duyduğumuz okuduğumuz yazıları okudukça üzüntü duyuyorum…
Söz konusu Orta Doğu olunca, çok düşünüp az konuşmak ya da yazmak gerekiyor. Orada belki 60-80 millet, 30-40 inanç olduğu söyleniyor… Yazılıyor. Bu kadar farklı bir yapı üzerine, o bölgenin en tecrübeli gözlemcileri, siyasileri, akademisyenleri bile ihtiyatlı cümleler kullanırken, sanal ortamda, hemen bir tarafı suçlayacak düz mantıklı yazılar, suçlamaları doğru bulmuyorum… Orada bir savaş var, bu savaş hem içinde bulunan kişiler için, hem savaşın tarafı olarak gruplar, uluslar olarak ölüm kalım savaşı… Her grup hayatta kalabilme ve bu kalıcılığın sürekliliğini sağlamak için, kendine göre en doğru kararları vermek zorunda ve öyle oluyor… Tartışmanın konusu bu olunca, sabit fikirler geçersiz kalır.
Orta Doğu’daki savaşın paylaşım savaşı olduğunu cümle alem biliyor. Paylaşmak isteyenler de belli. Emperyalist ülkeler. Herhalde buraya kadar katılmayan olmaz.
Dünyaya göz attığımızda savaşların olduğu bölgeler genellikle, çok milletli, çok inançlı bölgeler. Yakın tarihte Orta Avrupa’da Sırplar Boşnaklar Pomaklar, Arnavutlar vs. boğuşturuldu… Şimdi Orta Doğu ve diğer Müslüman ülkelerde, diğer inançlarla olan savaşlar… Hepsi de geri kalmış ülkeler üzerine oynanan oyunlar…
Şimdi asıl işin özüne bakalım… Bu savaş Emperyalist ülkelerin, geri kalmış ülkelerin veya halkların kaynaklarına el koymak ve ucuz işgücü kaynakları olarak depo gibi kullanma isteklerinden kaynaklanıyor… Savaşı kazanmanın en kolay yönü de ezilen bu halklar ve emekçiler arasındaki inanç, çıkar, milliyet gibi farklılıklarından yararlanıp çatıştırmak… Böylece onları zayıflatıp kendilerine bağlamak… İliklerine kadar sömürmek…
Bilinçli kültürlü toplumlarda savaş başlatmak kolay olmuyor… Cahil kesimlerde ise kolay ve dünyaya baktığımızda savaş hep o geri toplumlarda sürüyor…
Şimdi savaş bölgelerine bir bakalım… Dünyanın en zengin ülkeleri en modern silahlarını oraya yığmış. Ne yapabilirsin? İki şık var… Ya gücüm yetmez deyip teslim olacak, köle olarak yaşayacaksın. Ya da topraklarını savunmak için savaşıp gerektiğinde onurluca öleceksin… Orta Doğu’da Kürtler bunu yapıyor… Onurluca savaşıyor. Hem de Süryaniler gibi ezilmek istenen diğer azınlıklara da sahip çıkarak. Hem de dünyaya insanlık açısından örnek olarak… Dünyanın saygısını, desteğini kazanarak…
Kürtleri suçlayabilecekleri tek yön emperyalist ülkelerin desteği… İşin en garibi de bunu sosyalist olduklarını iddia edenlerden duymak. İnsan birazcık düşünürse, hatta yazılarında, yaşadığı ülkenin ‘’emperyalizmin uşaklığını yaptığını’’ yazarken, kendi durumuna bir bakmaz mı? Ben bu emperyalizmin uşaklığını yapan ülkede, onun fabrikalarında onlara silah üretiyorum, askerlerine giysi üretiyorum gıdalarını veriyorum, ordusunda askerlik yapıyorum vs… saymakla bitmez… Bunları niye yapıyorum? Başka çare yok. Bu şartlar altında yaşamak ve yaşarken de onun boyunduruğundan kurtulma mücadelesi vermek… Bu ömür boyu bu şartlarda kendi sömürücüsüne kanını veren insan, deryadaki balığın sudan haberi olmadığı gibi sömürüldüğünden haberi olmaz. Cahil olanı anlarım… Ama hem sosyalist olduğunu iddia edip, üstüne üstük sanalda grup oluşturup akıl dağıtan birinden biraz akıl izan beklemek de hakkımız olmalı…
Nedir sosyalizm? Ben sosyalizm dedik mi sosyalist mi olunuyor? Hayır.
Her şeyin bir ilkesi var. Sosyalizmin de… Bütün mücadeleler, savaşlar, sömürenle sömürülen arasında, daha ailede sınır kavgalarıyla başlar. Yani çıkar çatışması… Sömürülenlerle sömürenler ezenlerle ezilenler yönetenlerle yönetilenler arasında… Yani bu günkü duruma bakınca, dünyanın 50-60 uluslar arası şirketi ile, onların hükmettiği, onların işyerlerinde çalıştırdığı emekçiler arasında… Bunun için ki, sosyalistlerin komünistlerin il şiarı, ilk ilkesi ‘’Bütün ülkelerin işçileri birleşin!’’ olmuştur. Bu sömürü azalmadığı gibi yıldan yıla daha da artmaktadır. En zengin %20 ile en zengin %20 arasındaki fark 60 yıllarda 55-60 kat ikin 70’lerde 65-70, 80’lerde 75-80 çıkarak her yıl yıllık kalkınma oranına göre artmaktadır. Bu ülkemizde de böyle dünyada da… ‘’Arada 150 geçmiş…’’ diyerek hiç kimse Marksizm’i hükümsüz göstermeye çalışmasın… Bu başlı başına egemen güçlerin borusunu öttürmek olur. Ekonomik yönden değişen bir şey yoktur. Orta Doğu’da ise Kürtler bu ilkeye göre diğer uluslarla birlikteliği savunmuşlardır. Başaramamışlar ise, bu egemen güçlerin gücündendir…
İnsani yönden bakalım, İnsani yönden de dünyanın takdirini kazanmışlardır. 40-50 yıldır kendi jandarmalarının terörist ilan ettiği Kürtlerin mücadelesini tanımışlardır.
Yani bu gün birçok sosyalisttim diyen insanlar milliyetçilik yaparken Kürtleri küçümserken, Kürtler Enternasyonalist tavırlarını göstermişler, ezilen halklar arasında birlik sağlamaya çalışmışlardır… ‘’Kabemiz insandır!’’ şiarını hayata en güzel şekilde geçirmişlerdir…
Bütün bunları görmeyip, savaşsın kaçınılmaz girdabında meydana gelen bazı hataları öne çıkarıp suçlamak, egemen güçlerin değirmenine su taşımaktır.
Onları suçlarken, size sormazlar mı, ‘’Sen niye kendi burjuvazine karşı teslim bayrağını çektin, niye sesin çıkmıyor, Kürtler de senin gibi sanaldan mı savaşsınlar? Onu mu bekliyorsun? Bu sorular bitmez. Yine son söz olarak, hiç kimse oturduğu yerden ahkam kesmesin… Çok düşünüp az ve öz, mümkün olduğu kadar doğru konuşmayı veya yazmayı denesin…
Kayıt Tarihi : 19.12.2018 22:03:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Mehmet Halil](https://www.antoloji.com/i/siir/2018/12/19/tartismalar-ve-suclamalar-uzerine-dusuncelerim.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!