Kapattığımız uzun tahta kapı;
O “sessizce”; yaşlı, dırdırcı menteşelere inat,
koparttığımız damarlarımızdı, heyacanımız..
Kapı kapandığında “sessiz”, zafer
kazanmış gibi, ”çıt çıkarmadan”
evinin bahçesinde
ayak izlerimizi gizlemek için, karda
ayak izlerimin içine girip yürüyüşündü.
Yetmezmiş gibi, o avlunun bekçisi
o yaşlı itin uyanmaması için
nefes bile vermezdik.
İki firari gibi, senin evine
girmeye çalışırdık.
.....
Sonra gidişlerin hep varoldular
bende..
Minübüsün camındaki yüzün, çakıltaşlarının
üzerindeki CATlerinin toprağı
çizişleri, çamurlu dar sokaktan
sarılıp kitaplarına caddeden aşağıya
akışın.
Evinin buharlı camında ismimi
yazıp, öpücük kondurup perdeyi
örtüşün...
....
Yalnızdık..
Seninle
ayışığını sadece
bize açtığı
koridordan
bize akan
ırmak farzederdik.
....
Zaman,
samankağıtlarımızda
Yönetim Muhasebesi sorularını
cevaplarken
hainlik ederdi.
İkmalde bile yalnızdık.
Sigarayı paylaşırken
kıskançlığın tutardı.
En güzel fırtı sen içerdin.
Sonra ben sigarayı bıraktım,
sen iki pakete çıkardın.
Tahta ağır aksak o kapıyı
'sessiz', yaşlı dırdırcı menteşelere inat
kapattık.
(Selçuk Şahin 26.02.2000 Gölpazarı/Bilecik)
Selçuk ŞahinKayıt Tarihi : 25.9.2003 20:17:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!