Tabutlara nasıl sığar bu kocaman adamlar
Bir şiir yazarken yüreği ağzında bir şair,
Yangına düşmüş
Tüm kelimeleri sıralarken beyaz kâğıda,
Anılar yalnızlığa
Mukaddime olurken her defasında
Zulüm göğüs kemiklerini kırmıştır
Ölü kuşlar süpürülürken
Ayaklarının altına.
Kocaman yıldızlar düşmüş
Bahtı kapalı balıkçıların ağına,
Ölü kokan bir fırtına
Firar edip çıkarken mezarından
Eski İstanbul çarmıhta bekler
Omuzlardan düşen cenazelerde
Ve anne şefkati kaybolmuş
Manzaralarla uyanırız öldürülüşümüze,
Ne bir mağara var sığınacak,
Ne akıp gidecek bir ırmak.
Uzadıkça boyu engerek gölgelerin,
Çekilir damarlarımızdan kan.
Ölünecek bir sevdayı kanun yaparız yüreğimize
İlmeği boynunda
Yangın yerinde günler
Çoğalırken mevsimlerde.
Çilenin hevenginde
Taptuk kapısında Yunus emre
Musa”nın elindeki kor
Dudağımızı yakan elmas
Karanlık bir gökyüzüne sürüyoruz atları,
Heybemizde emektar mavi boncuklu kuşlar
Üzülmeyi unutmuş ölüler tarlasından geçiyoruz
Ölmezlik suyu kılavuz.
Gökyüzü harmanlanmış
Yer budanmış dağlardan,
Irmak küsmüş mecrasına akmaz
Kuş konacak dal bulamaz,
Hava ateş, yer buz,
Mıknatıs gibi çekiyor içine bizi her kâbus
Gece gördüğüm ay değil, gündüz gördüğüm güneş
Tur dağı yerle bir aşk ateşinden,
Nasıl birdenbire kördüğüm,
İçeride özgürlük düşleri
Dışarıda esaret gördüğüm
Her ölenle öldüğüm,
Yalınayak geçirildiğim kirpi cesetleri bırakılmış yollar
Dicle de korku Diyar-ı Bekir de kıyam
Dönüşümüz mutlak sona, dudaklarda tekbir.
Başkaldırı mühürlemiş karanlık odaları
Başuçlarında nurdan halkalar,
Tabutlara nasıl sığar bu kocaman adamlar.
Kayıt Tarihi : 11.11.2007 01:12:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Sevgilerimle ...
TÜM YORUMLAR (1)