Bir tüy düştü gözler önünden
Süzülerek
Yere inmek istemez gibi
Salındı durdu rüzgârın önünde
Sonra…
Yok olup gitti göz önündeyken…
Nerden geldi,
Nereye gitti
Hangi canlının emaresiydi?
Bilinmez…
Uzaklarda
Bir şehrin kalıntılarını
Merakla geziyor insanlar
Ah, vah edip
Yaşamaya çalışıyorlar geçmiştekileri bu anda,
Unutup da dünyam dedikleri mekânların
Kimseye ait olmadığını…
Gözler duvara gitti kendince,
Bir matara bakıyor dilsizce;
Alıp dokunduğunda
Ses verecek sanki kapağı…
İnliyor içi susuzluktan
Belki de sahipsizlikten.
Cam bir fanusun içinden,
Sapsarı sayfalı bir defterin
Okunası bir açık sayfasının önünde
Altın gibi parlayan ucuyla bir dolmakalem,
Tarihe iz olan nice satırları yazmamış gibi
Alçakgönüllülüğü bırakıp bir yana
Mağrur ve yalnız,
Bakıyor üzerinden geçip giden gözlere.
İklim iklim savrulmuş
Dizi dizi umutlar,
Çöreklenip de gönüllere
Kâh oyalı bir mendil oluyor,
Sırmalı bir cepkende,
Kâh bir duvarda halı
Su kenarındaki geyiğiyle…
Kalan sağlar bizimdir, diyen de gitti
Sağ kalmadı devrin öncesinden…
Akrep mi yelkovana âşıktı,
Yelkovan mı akrebe bilinmeden
Geçiyor ömür, akrebin kıskacında
Kanayan yaraların izi kapanmadan…
Tok bir ses geldi derinden derinden
Ne Yemen çöllerinden
Ne de Fizan’dan…
Yüreğinden kopan tüyünün peşinden
Savrulup dönen bir şeyda bülbül,
Düştü sessizce ayaklar altına,
Göstermeden yüreğindeki gamı;
Son sözü “hayat” oldu.
13 Nisan 2010
SERAP HOCA
Serap DemirtürkKayıt Tarihi : 19.4.2010 09:36:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Serap Demirtürk](https://www.antoloji.com/i/siir/2010/04/19/sustu-omur.jpg)