Şimdi bekleme zamanı...
Yanıbaşımdan yitik bir nehir akıyor,
Ellerimi yıkıyamıyorum...
Dalgın körebelerin gözleri bağlanırken,
Söğütün arkasına gizlenmiş
Saklanbacını bulup sobeliyor o çocuk.
Birde ölmek var, sende! bilirmisin...
Tanıyormusun?
hani soğuk bir şey,
gök ne zaman nefesini tutsa,
boğulupta avuçlarıma yürüyen bulut kadar cansız, birde...
bir şey...
Yanağında penceresi kırık odalarda kaldın...
Güneş büyüyemedi soğuk ellerinde.
rüzgarı tutamadın, günlügünün bir kenarında...
Gülüşünün çukuruna ittiğin kör sözleri,
körebe saatinde buldular,
Öncelikleri keşfetmek için ,
atılan ilk adımın telaşıydı.
Yaşıma veriyordu ,sığ ölümler!...
yaşıma!.
Kalabalık sokaklarını defin eden ,
şehirler gelip gidiyordu!...
Sen,
dört harfli bir sürgün söyle..
Ben,
soluğumdaki boşlukları doldurayım.
Kelimelerin üşüyen parmaklarını, ısıt...
Bir devrik cümlende olsa, söyle!...
Bir piyon kutuda diğerleri sokakta.
İlk hamlede gök düşecek ,
yırtılacak yüzümdeki sığ perde, Kusacağım!!.
İlk adımda her biri birbirinden yırtıcı kahramanlar taşınacak dünyaya...
Ellerimi saklayıp gözlerimi yumacağım.
Annemin göğsünde dağınık taraflarım birikecek , sorsana, az mı üşüyeceğim!!
susunca bir kapı kapandı...
Pencereden düştü ,
kapanan kapının eşiğinde kalmıs yelkovan...
Bir kapı kapandı, yüzümdeki en aç yollara.
Üşüyen toprak,
Kuşkulu indi gece, sırtıma
İlk, Soru işaretiyle tanıdım cümlemi!.
Kimdi gölgeme, ayaklarını silkeleyen?
Neresiydi, o eskitilmiş yanağının sürgün memleketi?
Ücra sırıtmaların...
Kalabalıksız yankıların, acemi ustası nerede?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!