Ellerine göç eden kafiledeydim
Parmaklarını katladın.
Sızdı iliklerime, kahır
Dizlerimi dayayıp çölüne, bekledim
Dirseklerimden tutup çeken bedevi, öldü.
Küreği sırtında taşımayan, gömemezdi
Güne değenindi eller...
Avuçlarında,
ışığın dantelleri
Oyalı oyasız...
Parmakları
Güzün kırıklarıydı,
eflatun pencereyi aralayan...
Önce dağıtan,
sonra kıran ve
sonra dağılan bir gölgenin biyoğrafisi.
sancı yine siyah,
Bir güz yetisi, dökülmeler...
Dalından düşünce haykırış, kurur.
Uzağa adanır soyu belli cümleler...
En çok da savrulanlar kurar,
En devrik sonları...
İÇİMDE KIRILAN ZAMANLAR,
YÜZÜME BAKAN AYNA..
DAR KAPILAR,
SUSUŞLARA KIRGIN BAHAR GEVEZELERİ...
AYNALAR KİME KIRGINDI...
KİMEYDİ, İHANETLERİ..
İki cümle sonra git...
Bir uzun hava ardın.
Bir yarım söz...
Eğri bir gök,
Ve birer eksik düş.
Kuyu sonrası...
Aynı yüzde, aynı heyalan...
Çığlıksız bir kentle, düştüm suretinden...
Sancılı kaldırımlar,
avuçlarımın arasında izinsiz büyüttüğüm gülüşünü tanıdı!.
sokak,
Ellerimin kanatlarını uçurdu...
Ne gökyüzü kaldı, ne de mavi.
Sımsıcak bir hikayeydi adı...
Umuttu, düştü, pembe rengi.
Seslendikçe dinlendiğim...
Dinledikçe seslendiğim.
Karanlıktı...
Siyah ellerini, düğümledim bileğime
Parmaklarını, çıkartamadım...
Tanıyamadım avuçlarının tuttuğu kiri.
Kir, hangi cümlenin bataklığına giden yoldu!
Önce ,gülüşündeki feri indirirler ceplerine...
Kimse hırsızı görmez!.
Çalınan ortadadır ,kayıp yok!.
Karanlık ,en iğneliyici yeriyle boşalır matarandan...
Az güneşe çıkıp ,çok hırslanmayı öğrenirsin!.
Yitik olgular ,dandik cümleler ,kısır sebebler...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!