Hayat dedikleri yolda, yolluksuz kalma darda,
Yaşa karar’da, ölümün de olmayasın zarar’da,
Burası imtihan yeri sanma oyun ve bar da,
Nasıl yaşarsan öyle ölürsün, kalma emi harda.
Dünya bir misafirhanedir, aldanma kardeş.
Çocukların oynadığı evcilik oyununa eş.
Oyun kuralına göre oynanır üç beş.
Malını hayırda kullan, yoksa olur leş.
Deniz, orman ve dağlar sunulmuş sana bağlar.
İşlenmiş ruhlara türlü pislikler.
Bağrı açık iliklenmez işlikler.
Bu kini topluma nasıl ektiler.
Robottan, gençliği böyle diktiler.
Saygısız amaçsız insan yığını,
Kalp, bedenin saltanatı,
Yaşar, elem, sevinç can atı,
İnanç ilacı, yoksa çok katı,
Basiretle, bakılırsa yücelir zâtı.
Vesvese oluşturur kara bulutlar,
Düşünce tarlasında durdum.
Zamanı avare nasıl suladım.
Sordum kendime, kendim utandım.
Zihnimi meğer ne hor kullandım.
Neler anlatıyor baktığımız aynalar
Saf gönüllerde yer bağlamış karalar
Ağlama,ağlat diye haykırıyor yalanlar
Uyanma vakti gaflet uykusuna dalanlar
Körpecik yüreklerde neler ekilmiş meğer
Bir bilmeceden, oluşturalım hece,
Uyalım gündüz ve gece,
İnsanlığımız olsun da nice,
Hayat bu, yaşanır güzelliğince.
Davranışlarımız onda saklı,
Düşünüyorum ağrıyan sızlayan yaramı
Günler geçiyor ak mı kara mı
Sarmış her yanı açlık dramı
Bencilim sararım kendi yaramı
Yaşamın pürüzsüz yolunu ararım
Vaktin birinde zengin baba, helâlinden kazanır.
Yardım ederdi fakir’e iman üzere tanınır.
Göç zamanı geldiğini anlayınca, seslendi oğluna,
Oğlum! Yolculuğumun geldim sonuna,
Servetimi bıraktım sana dinle beni canla,
Öldüğümde cenazemi yıkayan Hocaya,
Ağlatmayı meziyet sayan gülmeyi bilen
Mutluluğu bilipte mutlu olmayan
Bu ne biçim dünya
Ağlatıp da gülmeye hasret
Sevgiyi veren sevgiden mahrum
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!