Belli ki yine hırçınlık var dilek burcunda
Esmiş boranla, dökmüş çiçeği dal ucunda
Dilek burcu bu… Burçların dövüşken soylusu
Bir küheylan ki soyunun en deli dolusu…
Acımaz gelince gönülle savaş zamanı
Bu savaşta sultanın bile geçmez fermanı
Nice canan terk eyleyip aşkını
Döne döne gelir sana Mevlana
Nice tövbe kıran, dergah kaçkını
Yuna yuna gelir sana Mevlana
Kimi uddan geçip kimi kopuzdan
Aziz dostum Cengiz Yalçın’a
Bir de İstanbul’u yaz dedi Cengiz Hoca
Öyle yaz ki ne Fatih kalsın ne Kanlıca
Semt semt tanısın şiirinde İstanbul’u
Bileğine fazla güvenme sakın
Tutunduğun dallar kırılsın da gör
Kederler vardır ki ölümden baskın
Acısı yakana sarılsın da gör
Dertli, derman diye ağular içer
Avuçlarıma sancılar indi gözlerimden
Gözlerimden renkler uçtu yarına
Gel güvercinlerin en ötüşkeni
Ötüşsün dillerimiz türkü türkü
Bu akşam ayrılığın kanadı kırık
Bu akşam söndü son hıçkırık
Ayrılık zor
Veda etmeden gidişin
İçimi yakıyor
Ayrılık zor
Yok muydu başka işin
mezar taşıma
Her gidenin ardından günlerce yanmışım
Az yanmak için önden gitmeye inanmışım
Bilirim dostlar yürekte sızınız var bu gün
Sızlanmamak için size, erken davranmışım.
Bir inat mıydı bu, bir kaçış mı
Göç zamanı dedin, düştün yola
Yollarda şarkılar var, hep şarkılar
Sana hüseyni türküler kılavuz
Ben ve mahzun gönlüm her bahar
Aynı hüzzam besteyi okuruz
Güneş dalgın yaprak solgun
Doruklara kar düşüyor
Saatlerin göç zamanı
Boşa geçen bunca yılın ardından
Anladım ki zamanın
Şimdi öç zamanı
Bizdeki bu sevdayı can bilir canan bilmez
Ateşin narını yanan bilir yakan bilmez
Her bir efkarın bilmem kaç asır sürdüğünü
Gecenin koynunda Sultan bilir zaman bilmez.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!