Karacaahmet'te yatan ölüler
Zeynepkamil'de doğana gül
Sonunda gidilen yer aynı amma
Her gönül eri farklı bir şey diler
Hep hüzün ömrümüz, hep hüzün hep hüzün
Kim çizecek resmini güldüğümüzün
Sen sen ol, seni kimse evirip çevirmesin
Düşeceksen kendin düş, başkası devirmesin
Zamanı yıldız sayar, ay sayar
Bazen geda bazen de bay sayar
Beyazıt’ta zaman durmaz işler
Geçen demleri Aksaray sayar
Ah babam, benim babam
Öyle zamansız gittin ki
Yıkıldı evim obam
Ve
Geride yanık bir yürek
Boş çerçevelerde dolaşır
Bu son demde son fasılda sizlerle
Aksın gözyaşınız sellerim benim
En güzel güller su vermekle büyür
Ağlayın gül açsın güllerim benim
Son baharımız bu, dökülür gazel
Zaman döndü, güneş yengeç burcunda
Çöllerde kum titremekte öğle vakti
Denklem zorlanır filozof avucunda
Yürü, çiçekli umutlarda can kalmadı
Yürü gönül bu yerde serv-i revan kalmadı.
Bu gamhanede bilmem ki neydir yaşamak
Bir yanık türkü üfleyen neydir yaşamak
Alemin korkusu ölmekten yana imiş
Kolay değil belki en zor şeydir yaşamak
İze izsiz yol, yola hasret yolcu
Şaşırmış her biri iz ortasında
Nafile uzanmak karanlıklara
Tutulmuş tipiye yaz ortasında
Bir hırçın uzanış var semalara
Bu şehirde her çocuk
Bir lokma ekmek için
Ter döker boncuk boncuk
Yüzleri kara kuru
Başarmak için zoru
Turnalar gelir turnalar gider göklerde
Hasret mi kalır turnanın vardığı yerde
Yardan hasret dolu mektup kanatlarında
Gelir okunur her yılın ilkbaharında
Sevgi ile açılır şad olurdu gönüller
Bir turnadan gönül daha başka ne diler
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!