Akşam yorgun argın iner kuytuya
Ufukta sahipsiz sürüler gezer.
Güneş söğütlerle oynayan suya
Altın kalemiyle şekiller çizer.
Köye rızıkları kucaklarında
Kim bilir burada kaç körpe yürek
Kaç gece sızlayıp inildeyerek,
Bomboş elleriyle ah..of diyerek
Öksüzce boynunu büktü kim bilir?
Kim bilir o giden günler boyunca
Dört mevsim kapalı penceremde
Yaşanan dünyayı seyre dalmışım..
Görmüşüm düşüncelerini insanların,
Duyduklarını duymuşum.
Dört mevsim kapalı pencereme
Bırakıp elden kuyruğu,
Söküp kökenden ayrığı..
Çıkmak Ata’nın buyruğu
Çağdaş boyutlar üstüne.
Atıp bedenden ağrıyı,
Bir gaflet içindeyiz tanzimattan bu yana
Her işte baş kaygımız: 'Batı ne der bakalım'
Fark etmedik Batının çifte standardını Gördüğümüz tek tavır' sen taviz ver bakalım.'
Bu millete her yandan kurulmuş tuzaklar var Döner devran sonunda neler olur bakalım.
Mecnun Leylaya vurgun,
Kereme Aslı güzel...
Güzellik gönül işi
Aslolan aslı guzel.
Aslını inkâr eder
Bilmez ki aslı güzel,
Unut artık diyorlar, olmuyor kolay değil.
Öyle dolu yaşanmış bir ömür varsa eğer.
O ömrün her anında.. bir mevsim bir ay değil.
Ne çok sevmişim seni, ne çok sevmişim meğer.
Özleminle dopdolu şu boş kalan kucaklar,
Şu varlık şu yokluk dolu dünyada
Dengeleri kuramadık bir türlü.
Karıştırdık sağı solu dünyada
Gerçek nerde, bilemedik bir türlü.
Ya “hep”e saplandık, ya “hiç”te kaldık.
Her zerre şu evren denen gerçekte
Devinir varlıkta bir olmak için.
Tohumun gerçeği dalda çiçekte..
Meyvede yeniden var olmak için.
Gün gelir düşerse tohum toprağa,
Biz eskiden böyle savruk değildik
Noldu bize, yazık bize, vah bize!
Böyle gamsız, böyle kavruk değildik
Yazık bize, ayıp bize, vah bize.
Komşunun komşuda hakkı var derdik.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!