1
Yetmiş iki gündür bir dolapta kilitliyim. Yalnızca anahtar
deliğinden hava giriyor ve ölü bir ışık sızıyor içeri. Yalnızlık
hiç de tanrısal değil, görkemli değil. O yalnızca geçmişle
gelecek, ölümle yaşam arasında kocaman bir karanlık nokta.
Geçmişi ve geleceği olmayan, ölümle yaşam arasında irinli bir
Sensizdim kendime bir iş aradım,
Baştan savıp asabımı bozdular.
Hatırşinas dostlarıma uğradım,
Sağolsunlar müdür beye yazdılar.
Müdür bey gerçekten yufka yürekmiş,
Devamını Oku
Baştan savıp asabımı bozdular.
Hatırşinas dostlarıma uğradım,
Sağolsunlar müdür beye yazdılar.
Müdür bey gerçekten yufka yürekmiş,
(17 yaşındaki bir çocuğun bir gecede yaşı büyütülerek 18 yapılmış ve o gece karanlık katillerce idam edilmiştir.)
ERDAL EREN'İN AĞIDI
gökte turna dizim dizim
dinmez yüreğimde sızım
erdal eren'i asmışlar
ağıdını söyler sazım
deli sevdalar başımda
sevdalı yürek peşinde
çektiler darağacına
daha gencecik yaşında
ankara adı kara
bu yara başka yara
onyedi yaşındaydı
kıyılır mı erdal'a
gökyüzünden bize der ki
durmasın kavgamın çarkı
sen ağlama anacığım
çoğalırız türkü türkü
başı dimdik yürüyordu
ölümüne gülüyordu
halkım unutmasın beni
mutlak gelirim diyordu.
zulüm kurbanını seçti
bütün dünya buna şaştı
işkencede hasan özmen
sesi denize ulaştı
ben her zaman halkı sevdim
onun için işte öldüm
insanlık utansın buna
dağlarıma selam saldım
ankara adı kara
bu yara başka yara
onyedi yaşındaydı
kıyılır mı erdal'a...
Su Çürüdü
1
Yetmiş iki gündür bir dolapta kilitliyim.
Yalnızca anahtar deliğinden hava giriyor ve ölü bir ışık sızıyor içeri.
Yalnızlık hiç de tanrısal değil, görkemli değil.
O yalnızca geçmişle gelecek, ölümle yaşam arasında kocaman bir karanlık nokta.
Geçmişi ve geleceği olmayan, ölümle yaşam arasında irinli bir leke yalnızlık denilen…
Şimdi ne varsa, anahtar deliğinden sızan havayla ışıkta... ( Farkına varsalar, kapatırlar mıydı onu da?)
Bütün belleğimdekileri yok ettim.
Elektrikli bir aygıtla yaktım, jiletle kazıdım.
Çığlıkların aralığından uçurdum hepsini, kül edip savurdum.
Adımdan gayrısını bilmiyorum.
2
Zamanı yiyip bitirdi karanlık.
Gece yoktu.
Güneş çoktan kömürleşmiş ve yeryüzü yapışkan bir karanlıkla örtülmüştü.
Yabanıl sesler geliyordu derinlerden ve karanlığı ince bir bıçak gibi yırtıyordu.
Şaklayan kırbaç gibi...
Acı duvarını aşan bu sesler, madeni bir gürültüye dönüyor ve yerkabuğunu zorluyordu artık.
Sesim yoktu.
Karanlığın karnında yitirdim sesimi.
Kör bir kuyuda unutulan Yusuf'tum belki.
Ama durmadan soruyorlardı.
Tanrılar bilmiyordu sordukları şeyleri, peygamberler büsbütün hain çıkmıştı.
Ama yine de soruyorlar, soruyorlar, soruyorlar...
3
İki şeyi bilmek istiyorum.
(Belki ayni şeyi iki kere bilmek istiyordum.)
Duvarların rengi neydi?
Derimin rengi neydi?
Dokunuyorum duvarlara; parmak uçlarımla, avuçlarımla,
dilimle dokunuyorum.
Duvarların bir rengi olmalı.
Ama hiçbir duvarcının, hiçbir ressamın bu rengi bildiğini sanmam.
Adı yoktu bu rengin, kimyası yoktu.
Belki renksizliğin rengiydi bu.
Çürüyen bir bedenin kokusuydu duvarların rengi...
Adımdan gayrısını bilmiyorum.
4
Bir böcek gibi antenlerimi gezdiriyorum bedenimde.
Anahtar deliğinden sızan ölü ışıkta ellerime bakıyorum. Ellerim...
Sanki bir kadının memelerini hiç okşamamış, sıcaklığını duymamış.
Ellerim...
Her dizesi çığlık olan şiirleri hiç yaratmamış sanki.
Ne beyaz tenliyim artık, ne esmer, ne de kara...
Cüzamlının, vebalının bir rengi vardır.
İrinin bir rengi...
Ölünün bile bir rengi vardır ama derimin rengi yoktu.
Belki çürüyen bir kentin rengiydi bu.
Çürüyen bir dünyanın...
Adımdan gayrısını bilmiyorum.
5
Kıllı, ayakları üzerinde duramayan bir yaratıktım artık.
Soyumun neye benzediğini unuttum.
'İnsana benziyorlardı' diye duymuştum bir vakitler.
Demek ki şimdi maymun halkasında insanlık...
Adımdan gayrısını bilmiyorum.
6
Ağzımı anahtar deliğine dayayıp havayı emiyorum.
Böcek sokması gibi bir yanma duyuyorum boğazımda.
Oysa kuru bir yaprağı bile dalından düşürecek gibi değil bu esinti.
Belki çöle dönmüş toprağa tek yağmur damlasının düşüşü yalnızca.
Çamur gibi bir yağmur damlası...
Ama toprak, bu damlayla çatlatacak bağrındaki tohumu.
Çöl, bütün vahalarını bu damlayla yeşertecek...
Genzim yanıyor.
İnce bir kan şeridi sızıyor dudaklarımdan.
Kirli, sıcak ve simsiyah...
Adımdan gayrısını bilmiyorum.
7
Suyum, bir litrelik karton süt kutusu içinde.
Yetmiş iki gündür sakındığım ve her gün ancak bir kere dudaklarımı değdirdiğim...
Dilimi bir köpek gibi değdirdiğim.
(Dilin suya dokunuşu... Bir süngerin denizi yutuşu yani… Bir çölün seraba kesilmesi bir an için.)
Her gün ancak bir kere değdiriyorum dudaklarımı suya. Dilimi kaçırıyorum artık.
Sünger, bütün vantuzlarını birden uzatmasın diye... Bataklıktaki suyun da bir su yanı vardır.
Çürüyen bir bedenin bile dayanılabilir kokusuna.
Kutuda kalan son bir yudum su, bu bile değildi artık.
Küstü, öldürdü kendini su...
Su çürüdü...
Adımdan gayrısını bilmiyorum...
1982
Kalbim Unut Bu Şiiri
Ahmet Telli
Anahtar deliği bitişik yazılmaz. İki yerde üç nokta gerekliydi. Yalnız da yanlış yazılmıştı. Böyle birkaç yazım ve noktalama hatası vardı. Onları da düzelttim. Bu şekilde asabilirsiniz.
Mutluluklar...
Onur BİLGE
modernite buhranlarinin birey duzeyindeki etkisini Ahmet Hoca kadar derinden hissedip bunlari bu kadar guzel anlatabilen baska sair tanimiyorum.'adimdan gayrisini bilmiyorum'
BU SAYFAYA ASILAN ŞİİRLERİN GRAMERİNİ DÜZELTİP ASIN LÜTFEN
kahraman tazaeoğlu sesiyle daha muhteşem
nerdesin ey insanlık 21.yüzyıl da insanoğlu utanmayacak mı kendinden bu kan,bu irinden..şairim üstadım keşke hiç yaşamasydınız bu acıları ve keşke hiç kimse yaşamasaydı..
MÜKEMMELSİNİZ...
bir şiir ancak bu kadar etkileyici olabilir
diline sağlık ustam
Bu şiir ile ilgili 28 tane yorum bulunmakta