Testere haşmetinde, beynimde esir sızı,
Bir sızı ki sızının, içinde çıplak yazı.
Dört duvar içindeyim, tik takta küçük kasa,
Damarlara tek resim, asabilmektir yasa.
Duvarları yarılmış, faylarda sitem an’ı
Keşkelerim ağlıyor, durdurun bu zamanı.
Her hücremden yükselen, binlerce çığlık sesi,
Bir çığlık ki çığlığın, çığlığının bestesi.
Hasret, atom bombası, düş, parçala ve yok et,
Saplanmış ıslığıma, binlerce sesiz roket.
Yüreğim kan çanağı, fikrin köşe taşında,
Ağla yalnızlığına, ağla yanı başında.
Gece soğuk gece kör, saatin beşindeyim,
Ruhumda balyoz sesi, enkazın peşindeyim.
İçimden dışa doğru, başlıyor gâmlı akın
Bana hicrân çölünden, kumdan madalya takın!
Med-cezir hâlindeyim, soruların içinde,
Firari saatlerim, nedenler ve niçinde.
Çürük bir çınar gibi, sola devrilmiş başım,
Karınca heybetinde, sanki yerde naaşım.
Oda’mın ortasında, yerde küçük bir masa,
Üstünde kalem- kâğıt, satır içinde tasa.
Bir kenara büzülmüş, arkalıklı tabure,
Yanına gitmek için, dil döküyor habire.
Cilaları dökülmüş, rengi kaçık bir meşe,
Kim bilir kaç zamanın, hasretlisi güneş’e
Mihenk taşı gibiyim, sensizlik hitâbında,
Aklım hâlâ resminin, çizilmeyen tab’ında.
Bir türlü tükenmiyor, öksüzlüğünde nâlem,
Katran karası gece, matemde sanki âlem.
Hayâl serâb karışık, korku cinnetindeyim,
Behrâm’ın gözlerinde, ümit minnetindeyim.
Perdeler savruluyor, açılmış pencereden,
Rüzgâr bir bıçak gibi, geçerken hançereden.
Sonbahar yağmurları, pervazları yokluyor,
Küsmüş bir çocuk gibi, gözlerini saklıyor.
Eyvahlarım d/üşüyor, yırtık gönül zarımdan,
Duygular saklanıyor, çaresizlik ar’ından.
Hıçkırıklar geliyor, rüzgârla perde perde,
Bir çift gözün hicrânı, saplanmış orta yerde.
Yıldızlar dökülüyor, efkârla oluk oluk,
Bir beden ki bedenin, bedenine korkuluk.
Gece soğuk gece kör, yüzümde yangın hâli,
Gözlerimde ağlayan, bir çift gözün melâli.
Sislerde beliriyor, boşluğu delen bir el,
Omuzlar yana düşmüş, bakışlarında çengel!
“haydi, artık gel” diyor, “yeter artık bu acı,
Yok mu bu yalnızlığın, vuslat kokan ilacı”
Sancının içindeyim, içindeyken hiçinin,
Matem vaktinde gece, utancında suçunun.
Kulaklarım zonkluyor, beynimde hafakanlar,
Kıyamete bedeldir, tesellisiz bu anlar!
Bu an öyle bir an ki, kılıç ucunda damar!
Ve gözümde patlayan, onlarca firâk şamar.
Eyvah eyvah ki eyvah, yine bende bensizim!
Sen benim hepimdeyken, ben hepinde sensizim!
Parçalarım düşüyor, yerlere birer birer,
Bilsen nasıl biçare, sana hasretli nefer.
Gerçek, hayâl iç içe, nerede kaldı asıl,
Hangi kanun sesinde, gizlenir gâmlı fasıl.
Kara gece üstüme, onun gölgesini ser!
Uyut beni koynunda, uyanmamaksa zafer.
Gelmezse çeşm-i yârin, mütebessim nigâhı,
Sussun bu Makberi’nin, mücrim gönül segâhı…
Makberî – Ahmet Akkoyun……..22/12/2008…………..23:00………İst
Ahmet AkkoyunKayıt Tarihi : 23.12.2008 13:42:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
çok güzel ve başarılı yüregine gönlüne saglık
Sonbahar hüzünleri
Testere haşmetinde, beynimde esir sızı,
Bir sızı ki sızının, içinde çıplak yazı.
Dört duvar içindeyim, tik takta küçük kasa,
Damarlara tek resim, asabilmektir yasa.
Duvarları yarılmış, faylarda sitem an’ı
Keşkelerim ağlıyor, durdurun bu zamanı.
Her hücremden yükselen, binlerce çığlık sesi,
Bir çığlık ki çığlığın, çığlığının bestesi.
Hasret, atom bombası, düş, parçala ve yok et,
Saplanmış ıslığıma, binlerce sesiz roket.
Yüreğim kan çanağı, fikrin köşe taşında,
Ağla yalnızlığına, ağla yanı başında.
Gece soğuk gece kör, saatin beşindeyim,
Ruhumda balyoz sesi, enkazın peşindeyim.
İçimden dışa doğru, başlıyor gâmlı akın
Bana hicrân çölünden, kumdan madalya takın!
Med-cezir hâlindeyim, soruların içinde,
Firari saatlerim, nedenler ve niçinde.
Çürük bir çınar gibi, sola devrilmiş başım,
Karınca heybetinde, sanki yerde naaşım.
Oda’mın ortasında, yerde küçük bir masa,
Üstünde kalem- kâğıt, satır içinde tasa.
Bir kenara büzülmüş, arkalıklı tabure,
Yanına gitmek için, dil döküyor habire.
Cilaları dökülmüş, rengi kaçık bir meşe,
Kim bilir kaç zamanın, hasretlisi güneş’e
Mihenk taşı gibiyim, sensizlik hitâbında,
Aklım hâlâ resminin, çizilmeyen tab’ında.
Bir türlü tükenmiyor, öksüzlüğünde nâlem,
Katran karası gece, matemde sanki âlem.
Hayâl serâb karışık, korku cinnetindeyim,
Behrâm’ın gözlerinde, ümit minnetindeyim.
Perdeler savruluyor, açılmış pencereden,
Rüzgâr bir bıçak gibi, geçerken hançereden.
Sonbahar yağmurları, pervazları yokluyor,
Küsmüş bir çocuk gibi, gözlerini saklıyor.
Eyvahlarım d/üşüyor, yırtık gönül zarımdan,
Duygular saklanıyor, çaresizlik ar’ından.
Hıçkırıklar geliyor, rüzgârla perde perde,
Bir çift gözün hicrânı, saplanmış orta yerde.
Yıldızlar dökülüyor, efkârla oluk oluk,
Bir beden ki bedenin, bedenine korkuluk.
Gece soğuk gece kör, yüzümde yangın hâli,
Gözlerimde ağlayan, bir çift gözün melâli.
Sislerde beliriyor, boşluğu delen bir el,
Omuzlar yana düşmüş, bakışlarında çengel!
“haydi, artık gel” diyor, “yeter artık bu acı,
Yok mu bu yalnızlığın, vuslat kokan ilacı”
Sancının içindeyim, içindeyken hiçinin,
Matem vaktinde gece, utancında suçunun.
Kulaklarım zonkluyor, beynimde hafakanlar,
Kıyamete bedeldir, tesellisiz bu anlar!
Bu an öyle bir an ki, kılıç ucunda damar!
Ve gözümde patlayan, onlarca firâk şamar.
Eyvah eyvah ki eyvah, yine bende bensizim!
Sen benim hepimdeyken, ben hepinde sensizim!
Parçalarım düşüyor, yerlere birer birer,
Bilsen nasıl biçare, sana hasretli nefer.
Gerçek, hayâl iç içe, nerede kaldı asıl,
Hangi kanun sesinde, gizlenir gâmlı fasıl.
Kara gece üstüme, onun gölgesini ser!
Uyut beni koynunda, uyanmamaksa zafer.
Gelmezse çeşm-i yârin, mütebessim nigâhı,
Sussun bu Makberi’nin, mücrim gönül segâhı…
Makberî – Ahmet Akkoyun……..22/12/2008…………..23:00………İst
Bir beden ki bedenin, bedenine korkuluk.
Özenle yazılmış, ilham, bilgi eseri mükemmel bir hece şiiri ...
Yüreğinize sağlık.
Yeni yılınızı kutlar, huzur, sağlık, başarı ve mutluluk dolu hayırlı bir yıl dilerim. Selamlar, saygılar.
Hangi kanun sesinde, gizlenir gâmlı fasıl.
Kara gece üstüme, onun gölgesini ser!
Uyut beni koynunda, uyanmamaksa zafer.
Bir sanat eseri gerçekten
Tebrikler selamlar
TÜM YORUMLAR (18)