“bazıları kendilerini temiz…birilerini kirli
kendilerini doğru...diğerlerini eğri görür”
oysa...;
-Dünyaya isteyerek gelinmez
cennet de cehennem de kimin cebinde bilinmez-
.
hiçbir ehl-i namusun ar perdesi…
durup dururken delinmez
pamuk tarlasında zenci kuş olmaya benzer
tüm anıları tecavüz işgaline uğramış bir fahişenin…
mazisi mendille silinmez
içine konmadık ne var ki zaman kazanının
tövbesini arayan günah da
av tarlasında vicdan arayan avcı da…
sonunda ne bulur bilinmez
.
zira gelecek…
bilinmezin yurdudur
dün ise…
ağız dolusu keşkeler kuyusudur
nereden eseceğini bilmek gerek rüzgârın
bazı yangınlar felaket olur
bazıları iç ferahlatıp, yürek soğutur
.
oysa…;
üşümez hiçbir yüce dağın doruğu…
busesini daima göğe kondurur
bir bulutun omzuna koyamazsa başını
ecelini çağırır her kuş…
ne zaman ki kanat çırpmayı unutur
.
inceldiği yerden kopmayınca zaman
gövdesine ağır gelir başak
ve insanı üzüm tanesi gibi sıkar hayat
masumiyet mi kutsiyet mi açmazında…
acıdan ızdıraptan taşar Fırat
o hayat ki;
-kristal bir vazodur-
insanın kurt yanının kuzu yanını yememesi …
barışık olma mücadelesiyle geçer çoğu zaman
doğrularını alıp gider herkes…faili meçhûldür her yalan
oysa -evrildikçe insana…
yanlışın çoklarından arınıp…
doğrunun sere serpe kucağına düşer adam olan-
.
zira...
-her yanlış…yapanı yutmaya hazır bir çukurdur-
hangi çukur…içine biri düşmeden ağzını kapatmış ki
hangi ehl-i namus durup dururken ar perdesini yırtıp atmış ki
.
kimse istemez…
kokusuna kurban menekşe misali solmayı
darağacında dal,
yanma meyline yenik düşmüş kor olmayı
.
linç kapkara…öfke kıpkızıl
namus…üstüne basılmış mayın
içerde delişmen bir arzu…ağır mı ağır
oysa…;
meyve sevdasına ağaçtan düşen…
ancak insaflı bir el’le ayaklanır
zira hoşgörü toz pembe…
umut çelik gibi…yalçın kayadaki sabır
.
-yaprak dala…insan insana tutunur
yoksa ömür…
yorgun bir uçurtma gibi yere çakılır –
/…velhasıl…
sol anahtarının çengelinde kirinden arınamamış bir yürek asılı
ya ölümü doyuracaksın eceli emzirip…
yani koparacaksın yeşili dalından
ya da kemanın kırık telinde bir kumrudur deyip
ezgiler uçuracaksın…yaşamın gülümseyen yanından…/
/…yine de…;
ne güller…kokmaktan usanacak
ne de gönüller…güle kapanacak
üflesen…cehennem tutuşacak
içine çeksen…cam kırıkları doluşacak
.
zira -seyircisiz de oyuncusuz da hayat sahnesi olmaz-
-bazen eğriden geçmeden doğruya varılmaz-
güneş vurulmaz
içeri güneş aldı diye...bir kentin tüm pencereleri kırılmaz
-duvar dediğin yosununa katlanır-
ve -karanlık...ancak ışıkla yıkanır-
.
saat hep öfkeye kurulmaz
kanayan yaraya töre basılmaz
başaklar…sadece hasat için tırpanlanır
.
diken olmayı kim ister ki...
gülün göğsünde ışıl ışıl çiy damlası olmak varken
zira yaşam rengârenk
oysa…;
cennetin karşı kıyısı cehennem…/
1984
Tahsin ÖzmenKayıt Tarihi : 14.12.2006 16:32:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

-yapanı yutmaya hazır bir çukurdur-
hangi çukur…içine biri düşmeden ağzını kapatmış ki
hangi ehl-i namus durup dururken ar perdesini yırtıp atmış ki....vala bence günün şiiri olmayı haketmiş ..şiirin ahengi vurgular mükemmel ..yazan yüreği kutlarım harikaydı sayın özmen
Mübarek gün iki ölü bir yaralı olabilirmiş,kazanın sebebini
bira ve rakı şişesi kırıkları anlatıyor olabilir.?
Hayırlı sahurlar dilerim yine de dünya dönüyor.
Miskin
Ruhlar aleminde verdiğim söz var
Ahde sahip çıkamadı bu miskin
Huzura çıkacak acep yüz mü var?
Hataya set çekemedi bu miskin.
Envai günahla doldu bohçası
Haramlara düçâr kaldı bahçesi
Kanat çırpıp durdu gönül serçesi
Sağlam çivi çakamadı bu miskin
Bazen öfke hakim oldu diline
Bazen tamah etti dünya malına
Bazen de kapıldı günah seline
Ne var boyun bükemedi bu miskin
Gıybeti doladı bilmeden dile
Muhtemelen bazen ah yaptı hile
Ardım sıra geldi ıstırap, çile
Söküğünü dikemedi bu miskin
NURANİ durma sen, ara yol yordam
Mevlâm esirgesin ateşle, kordan
Baş ağrıtır kir, doldur suyun nurdan
İçini hiç dökemedi bu miskin
Osman NURANİ-15/08/2012
...bu şiirimi bir arkadaşımın şiirinden esinlenerek bir tür nazire olarak yazdım.
Hatta arkadaşımızın DOMUZDAN FARKI YOĞ İMİŞ isimli şiirini öneriyorum;
Domuzdan farkı yoğ imiş
Sanma ki dünyayı pamuk bir döşek
Çoğu zaman hüküm sürüyor eşek
Meradan otlayıp oluyor fişek
Bilmezler mezara koyan yoğ imiş
Yetimin hakkını çalıp yiyenler
Alınter’ne hıkır hıkır gülenler
Takvalı yaşamı hakir görenler
Kabirde halini gören yoğ imiş
Göz-kaş hile yapar şerre yol sapar
Düşü altın gümüş, paraya tapar
Çıkılmaz onunla yola tez satar
Soysuz varken hasa güven yoğ imiş.
Eşekten farkı yok, oluyor tımar
Malı çok gözü aç, oynuyor kumar
Aldatır yolcuyu, laldan iş umar
İmanını satmış, vicdan yoğ imiş
Mürşidini seçer bozuk fırkadan
NURANİ’ye çelme takar arkadan
Ötmesi farksızdır aptal kargadan
Fasığın domuzdan farkı yoğ imiş
OSMAN NURANİ
Gözlerinden öperim Osman
TÜM YORUMLAR (33)