ki çocukluğum benim...
alın terini hiç yıldızlarla serinletemediğim
kanlı yolları hep saçlarımızda
o yaşam denilen şey
zulmet ve külfet
yüzümüzün döndüğü yönde
bizden bağımsız
bizden önce de vardı kuşkusuz
kısaca durduk ödünç verilmiş
kaleydeskopun önünde
emsali şerha şerha döndü dünya
tüm cam kırıkları sonra
alnımın ortasına
oysa bir mandala çizilir sanırdım ömrümüze
içine gömdüğüm gözlerimi de ebruya
kırıldı kaleydeskop
saçıldı cam kırıkları
yok oldu mandala
ebru silindi
bir duvar hüzün düştüğü yerde alnımın
ve seyirtip kapaklanması güneşin kanlar içinde
hep ikindi vakti dedim sonra alnımın ortasına...
ne ince rüzgar, ne narin buğday tarlası
çizgilerin inceliğinde
ne ben attım
rüzgarlarında savrulduğumuz
yelelerin de yoktu senin
hiç toynak da vurmadık seninle
yalnızca kent
bulut, gök ve saç
tedariksiz ve telafisiz gelgitlerinden bir babanın
nabzımın o incecik bileğimden kesilmiş yeri
sonra vuruluşu yanağımın
şevkat ve sevgisizliğe
işte orada öylece kanadık, dinledi alnım...
çocukluğum benim hazin acıların kıyısında
bir saklambaç oyunu
elma deyince sol yanımdan
annem çıksın
armut deyince sağ yanımdan
hiç gitmemiş olsun babam
isterdim zamandan
ve mekandan bağımsız
alnım için yalnızca güneş
ki ne zaman aramaya çıkmışsam
bulutlarla sobelenmiş döndü başım...
-bahardan anneme güzle sesleniş-
Deniz ErcivanKayıt Tarihi : 10.7.2014 03:09:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!