Benim Hayatım Siyah
Benim hayatım siyah
Siyah önlük üstüne
Beyaz yaka taktım ilk okulda
Siyah semirmişti dünyada
..
Arıyorken renkli hayatın içinde siyah beyaz günleri
Buluverdim siyah beyazlar içinde renkli resimleri
..
Yanında olmak varken senden çok uzaktayım
Nerdesin siyah saçlı, zümrüt gözlü güzelim
Ben senin hasretinden her gün ağlamaktayım
Nerdesin siyah saçlı, zümrüt gözlü güzelim
Hani seninle aynı yerde buluşacaktık
O mutlu yarınlara dair konuşacaktık
..
Ve yine seninle baş başa gözlerim, siyah seven güzel kadın.
Biraz daha durur aklımda geceleri, biraz daha kımıldar damarımda.
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel ve bu kadar siyah olduğunu.
Söyleyemezdim geceleri, susardı dilim dinlemezdi kulaklarım.
Ve sen siyah seven güzel kadın.
Geceleri aklıma gelir bir kez olsa beni sevsen, ve gülüşünde gamzen.
..
Gündüzlerde gece oldular artık.
Aklıma geldiğin her an,
Gündüzler geceleri kusuyor üstüme.
O an her renk siyah oluyor.
Sana gelen yollar siyah.
Sen siyah, sevgi siyah,mutluluk siyah.
Nefret ise işte o hepsinden de siyah.
..
Al yaz demişler
Siyah kalemle
Bakma sözüme
Siyah sürmelim
Bizim kapımızda
Baykuş ötmüş
..
Gözlerim dolar ufkun siyahında
Hep siyah duygularla hatırlıyorum seni eski anılarda
Ya ben bindokuzyüzaltmışlarda kaldım siyah beyaz televizyonlar gibi
Yada sen benden çok uzaktın,yıldızlar misali
Beyaz lalelerle başlamıştı aşkımız
Siyah,kan aglayan güllerle devem etti
..
Boyalı suratlar sıkışmış fotoğraf albümüme,boyası yüzüyle birlikte akmış suratlar...İlk sayfada ben varım; bir kolum havada bir elim boşluğu sarıyor gibi duruyorum,sanki kendi omzuma elimi atıp kendimi sarmışım yıllar boyunca.Ufak bir çocuk oturmuş boşluğa,saçları kıvır kıvır,emziğe kaynamış dudakları,mavi yünden böcekli bir elbise,annesinin babasının kaybolmuşluğuna aldırmadan gülümsüyor objektife.Bir diğer resimde bükük dudağı,siyah önlük üstüne beyaz yakası,ellinde eskiden kaldığı belli rengi solmuş tırtık bir çanta,adım atıyor yalnızlığının sokağında.Çeviriyorum; bir sayfa bir sayfa daha en son sayfaya geliyorum.Yaklaşık bir ay önce çekilmiş bir resim ve henuz boya değmemiş tek resim bu koca albümde.Hayatın gerçek siyah beyazlığında,karanlıkta çekilse de parlıyor beyazlamış saçları,belli ki acıya gülümsediği ilk ve son resim bu.Hepsinden farklı; kayıp eşyaların havasında,hasret akan gözlerin küçülmüş gözbebekleri çıkıyor ön plana.Tekrar başa dönüyorum çevirip sona geliyorum daha da hızlanıyorum ama yok,neredeydi senin resimlerin? Oysa son resmi koyana kadar her gece bakardım doya doya...Anlıyordum ki gerçek olan tek bir resim varmış,son koyduğum resim ve o resmi görünce gerçekliğimle birlikte akmış bütün boyalı suratlar.Bense bugüne kadar bir ressamın paletinden çıkan resimlere can vermişim halbuki verdiğim bu canla tüm sevdiklerimi o ressamın tualine gizlemişim...
..
Siyah Beyaz Sevgi
Renkler, sevdiğimiz, sevmediğimiz renkler, anlar da sevilir, yada sevilmez, canlarda var rengârenk, kimi hayat soğuk su gibi, ama yazın değil kışın içersin, kimi hayat hüzün ve acı, ağustosta kar'ı içersin.
Sesli ve sessizdir yaşamak, ah ile vah ile yada neşeli bir kahkaha ile, kimi gün siyah düşer sevgiye acıyla sızlar gönüller, kalbi ve ruhu yanar sevdanın, soğuk kışlarında üşür sevgi, saygıyı arar ama yoktur.
Ayaklar buzlu kaldırımlarda üşür, yürekte üşür ustam. Gözyaşları kaldırımlara düşerken o soğuk havalarda sislere yürür, dudaklarını ısırır, titrer soğuktan, karanlıklar tüm damarlarında kan gibi akar, anılarıyla yürür sevgi, ölüme yürür, tek başına aldığı nefes ümitsizlik ve yalnızlıktır.
..
İşte bir başlangıcın daha sonuna geldim. Yeni bir hikaye daha oldu. Gözlerine kanmıştım. Aslında gözlerindi beni alıkoyan. Zamansız mekansız bir giriş yapmıştın kalbime. Kavak yelleri vuruyor şimdi ağarmış saçlarıma. Divitimin son mürekkebiyle yazıyorum bu yazıyı sana. Seni aramaya son kez çıkıyorum yine sensizliği buluyorum. Yine çıkmaz sokaklar adresim oluyor. Gidişinle kelimelerim kifayetsiz kaldı seni anlatmaya. Sensizliğin sensizi bir şair bıraktın arkanda. Sevinen sen oldun yine. Eserlerine bir eser daha kattın. Yalnız bu eser hepsinden farklı bir zatın.
Dört işlemimin sonunda yine çıkmıyorsun sen. Artık senide arayamıyorum. Çünkü rotamı kaybettim aşkın derinliklerinden. Yıldırım gibi çakıyor aklıma sensizlik. Ve naaşım eller üzerinde sensizliğin sensizi olan bir vakitte. Sadece bir parça topraklık. Usandırmıyor sensizlik beni sensizlik sana yazmaktan. Rüzgarlar yıldıramadı savurmaktan. Siyah bulutlar kaybedemedi aşkımı üzerime yağmur yağdırmaktan. Ağladığında ağlamana yazan gözlerine bakıp aşkına yazan bir an bile seni aklımdan çıkarmayan ben sensizliğin yazanıyım. Baharda aşkınla coşan yazın güneş altında sensizliğe ağlayan sonbaharda yaprak gibi rüzgara savrulan ben yalnızlıkların adamıyım. Belki de bir güle varmak için bin gülü ezen aç-susuz ve gece-gündüz seni arayan ben sensizliğin yolcusuyum. Her gün gittiğin yerde bekliyorum. Takvimlere bakmaya korkuyorum artık. Her gün bir yaprak düşüyor takvimden. O bir yaprak bana bin yaprak gibi geliyor. Geceler arkadaşım sırdaşım oldu senden sonra. Her gece Ağlıyorum yıldızlarla beraber. Sensizliği paylaşıyorum geceyle. Yine gözlerim doluyor. Belki de ben sensizliğin ağlayanıyım.
Yine bir gecenin on ikisi. Elimde küçük bir parça kağıt yani ayrılığın bileti. Kim bilir belki de aşkım ayrılığa atanmıştı. Ne atabiliyorum ne de satabiliyorum bu bileti. Aslında bu bilet bana kesilmişti. Arılar güle gül bülbüle aşık gece gündüze gündüz yıldıza hasret et tırnaktan ayrılmamaya yeminli bense senin gibi gidenlerin aşkına tövbeli. Bir aşk şarkısı kadar içten bir yapraktaki yağmur tanesi kadar diriydi bende aşkın. Ve yıldızlar kadar parlaktı. Şimdi sensizim. Sensiz bir günü daha işliyorum günlüğüme. Gederken ayakların gitmek bakışların gitmek istiyordu. Yani gidişin siyah bakışın maviydi. Yine yazıyorum mavilerle. Bana yazdığın yazılarda buluyorum kendimi. Bir günde daha bitiyor gittiğin mavilerle. Gidişin siyah bakışın maviydi ya. Anlayamamıştım giderken seni. Ben şunu her zaman biliyorum ki. Bu sevdayı ölüm de bitirmez ki. Yine sensizlikten bir yıl yine sensizlikten bir gün ve sensiz bir günün vakti. Çiğ taneleri düşüyor yazdıklarıma. Unutmak istiyorum seni yine buluyorum şiirlerde seni ve kendimi. Aşkın sonbaharı kapıma dayandı yapraklarımı dökmek için. Fakat benim yapraklarım daha sararmamıştı bile. Hayat bu ya. Bir oyun daha oynuyor bana. Yine yeniyor beni. Ömür geçiyor yarısını bitirdim sensizlikle ömrümün. Kalanını bilmiyorum. Belki sen gelirsin yarın beklide ölüm gelir yarından da yakın. Artık zamandan sana varmak günü gelmişse bir şair kalkar aşkın limanından sevincin gemisiyle. Dünyanın en mutlu insanı ben olurum her günde. Artık seni seviyorum kelimesi dilimin ucundaysa nefesim tükenene kadar söylerim karşında. Ve seni sevmek ölüm olsa da. Aşkım ayrılığa atansa da seni unutmayacağım asla. Giderken dudakların cesaret edemiyordu elveda demeye. Gözlerin gözyaşlarına yenik düşüyor. Adım adım yol alıyordu ayakların. Yani gidişin siyah bakışın maviydi.
..
Saçları siyahtı
Gözleri siyah
Umutları siyahtı
Gözyaşları kurumuş
Umutları çürümüş
Düşleri gündüzü bekleyen
Siyah bir eylül gecesinde
..
Deniz mavisi gözleriyle öylece bana bakıyordu.Küçük bir odadaydık.Ocakta çay kaynıyordu.İki demli çay koydu,sonra bir sigara yaktı.Ben çayımdan bir yudum aldım.O sigarasından bir nefes çekti.Sanki beni çekiyor içine.Mavi gözleriyle öylece bana bakıyordu.Benim yüzümde pırıltılı bir gülücük vardı.Mavi siyah iki çift göz sanki dans ediyordu kücük odanın içinde.Ayak ucumda oturuyordu.İnce ökçeli pabuçumun içinde duran ayağımı aldı avuçlarına.Narin bir kelebekti ayağım avuçlarında.Koklarcasına öptü ayağımı.Tekrar bir sigara yaktı.Oda çaydanlıktan çıkan buhar ve sigara dumanı dolmuştu.İki mavi göz hala bana bakıyordu.Sanki kaybedecek ve bir daha göremiyecekti.Oturduğu yerden kalktı,sarıldı bana.Mavi gözlerini siyah saçlarıma gömdü.Zaman durmuyor,inadımıza geçip gidiyordu.Ayrılık telaşı sarıyardu gözleri. İki mavi göz sürekli bana bakıyordu telaşla.Bir veda değildi,bir ayrılık değildi neydi telaşlı gözlerdeki bakışlar.Çıktık küçük odadan ayrıldık sonra.Dışarda yağmur yağıyordu.Etrafımda koşuşan telaşlı insanlar.Yürüdüm yağmurun altında.Gözlerim ince ökçeli papuçlarıma takıldı.Yüzümde utangaç,çekingen bir gülümseme vardı.Neydi o mavi gözlerde yaşadığım? Sevgi değildi,aşk değildi neydi o zaman o yaşadığım? Yaşayıpta adını koyamadığım...
..
Siyah gözlerin bir içim su
Akıyor rüzgar gibi sel gibi ruhuma
İçinden çıkamıyorum batmışım içine
Siyah gözler matemim olmuş aydınlanamıyor
Siyah gecedeki resmin
Düşmüş hançer gibi yüreğime
Şarkılar oluşturmuş dizelerde
..
Siyah beyaz bir resimdi elimde kalan,
Yılların eskimediği sevdadan,
Silik ve sararmış, kenarından gözyaşı damlayan,
Sanki bir hazine saklarcasına,
Yürek kafesinin üstünde asılı duran.
Siyah beyaz bir resimdi elimde kalan,
..
Bir siyah gül açar hergün içimde
Kimdir bu siyah gül, sor aynalardan
Güzel yalnız sensin bana dünyada
Başka güle yer yok kalbimde inan
Bir yemindir ismin dudaklarımda
Bir dua, bir aşk her sabah andığım
..
Siyah hüzün
Beyaz aydınlık
Siyah ben
Beyaz sen
Siyah + beyaz
Sevgi doğar ikimizden...
..
Siyah beyaz resimlerde kaldı özlediklerim,
Siyah beyaz resimlerdeydi çocuksu düşlerim..
..
denizin seyircisi siyah çocuk
kalbin katı değil
dalarken maviliklere
hayal değil
bu martılara söz geçirmek
gözlerini kapamak sonra dünyaya
bu ölüm değil...
..
Minik kiz elindeki eti puf kutusunu sari balcik rengindeki bulanik suya ani bir atakla daldirip cikartti. Gözlerinin ici piril piril parliyordu. Iste o cok sevdigi baliklara en sonunda o da sahip oldu. Simdiye degin siyah, beyaz televizyon programlarinda izledigi siyah beyaz balikli akvaryumdan, artik o da bir tane yapabilirdi.
Kafalari büyük elips seklinde, kuyruklari incecik ve renklerden nasibini alamamis minik baliklarini, güzelce yikayip temizledigi salca kavanozunun icindeki suya büyük bir özenle saliverdi. Ah! .... öylesine ahenkle yüzüyordu ki kücük baliklar. Onlar ne yerdi? Ne icerlerdi? Her sabah parlayan günesin ilk isiklarinda kalkip baliklarinin biraz daha büyüyüp büyümedigini kontrol ediyordu. Gün icerisinde de gittigi her yere annesinden gizli minik salca kavanozunu tasir olmustu. Baliklarin canlarinin sikilacagini düsünerek icine biraz cakil tasi toplamis, birkac kuru, incecik dal parcalariyla kavanozun görünümünün gercek bir akvaryuma benzemesi icin elinden geleni yapmisti.
Bir sabah uyandiginda minik baliklarinin sekillerinin oldukca degismis oldugunu farketti. Sonra boynunu bükerek, minik kavanozuyla birlikte yine o balcik sarisi suyun yanina gitti. Kavanozun kapagini acti, gözyaslari icerisinde sekilsiz, sevimsiz ama onun tüm dünyasini olusturan siyah ayakli baliklarini birkez daha hic öldürmeden, büyütmüs olmanin gururu icerisinde büyük insaat cukuruna birakiverdi. Annelik görevini yerine getirmis, onlari ayaklari cikincaya kadar gözetip korumustu.
Sonra yine cebinden, yeni bir eti puf kutusunu cikartarak herzamanki gibi balcik sarisi suya daldirdi ve.........
..
Gündüzün rengi mavidir,
Gecenin rengi siyah,
Aşka senfonidir hemde güzergah,
Siyahlar içindeki cevher de siyah,
Siyah bir mabettir fani alemde,
Tanrıya giden yolda Kabe de siyah,
Ey siyahlar içindeki aşkın Mabedi,
..