Bir sonbahar günü
Özlemle beklediğim yüreğini karşılamak için...
Sabahın ilk ışığı ile uyanmıştım!
Yağmurlu İstanbul'un gözyaşları ile vapur iskelesinde gelişini
g-özlerken, gamzeli gülüşüne sevdalı olduğum insanı buluverdim,
Mekan aynı, sahne aynı, oyun aynı,
Oynayan ise; bir kadın...
Kör karanlığın kandilinde; titreyen bir alev aydınlatıyordu, sahneyi...
Bir köşede; ayağı kırık sandalye, çürümeye yüz tutmuş tahta masa,
Masanın üzerinde ise; mumun etrfaında dağılmış,sararmış sayfalar
Düş düşkünü hayallerimden, kaçtığımda...
Gece trenine binip!
Uykusuzluğun istasyonlarında; başka başka hayallerle buluştum...
Yüreğim;
10 Ekim de bir kız doğdu
Onun adına SIRMA kondu
iyi ki varoldu
iyi ki doğdu
başımızın tatlıbelası oldu
Böyle tatlı bela
Bir adım ileri
İki adım geri
Hep aynı yöne doğru yürüyor, yaşam...
ZamanIa kovamıyorken,merhabasını unutmuş, hayaller..
Sırtına yaslanmış gerçekler, belini büküyorken,
Beni senden ayıran
Mesafelere inat
Sevmeye devam ettim
Yersiz korkuların acısını
Hatırladıkça çoğalan sancılar
Ölü şairler toplanmış, bu mecliste...
Aslında ölü değiller.
Ruhları ile yaşayan,
Duyguları ile konuşan,
Herbiri ayrı renkte olan, kimlikler.
Karanlığımda parlayan ışığım olsaydı, gözlerin...
Yüreğimde esen tatlı bir sevda rüzgarı olsaydı, yüreğin...
Aklımda dağılan sözcüklerin en güzeli olsaydı, sevgin...
Sen olsaydın; bende...
Sensizlik olmazdı, benliğimde...
Yıkıntıların altında yaşamamak için intiharı seçmişti sevda!
Cansız yatan yüreğine
Beyaz kefene sarmıştı,kader.
Ruhunu;
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!