Geçmek için karşıdan karşıya,
Yaşlanmış Sirkeci-Kadıköy vapuruna,
İtişerek bindim kalabalık arasında,
Ancak yer bulabildim korkuluklarında.
Öttü yerden bir düdük sesi,
Karşılık verdi bağırdı vapurun sireni.
Aldı sararmış urganı çımacının eli,
Ağırdan yol aldı vapurun kendi.
Usulca baktım karşı kıyıya,
Heybetli göründü Haydarpaşa.
Engin deniz Marmara açıklarda,
Uçan leyleklerin, martıların altında.
Yavaştan giden vapur hızlandı birden.
Deniz arkada şahlandı, köpürdü öfkeden,
Bağırıyordu konçerto gibi içinden.
İrkiliyordu insan denizin heybetinden.
Vapur köpükler arasında giderken,
Yanında denizanaları süzülürken,
Açığında boğaz akıcı ama dingen,
Bir sessizlik sükunet tümden.
Yukarıda hava sankim biraz puslu,
Güneş can yakmıyor duruyor uslu,
Vakit öğleden sonra ikindi sonu,
Emektar vapur daha hızlı gidiyordu.
Hızlandıkça, boğaz kuduruyor, köpükler saçıyordu.
Haşin ama bembeyaz, tertemiz huzur veriyordu.
Hareket edeli beş dakika olmuş, saat onbeşi beş geçiyordu.
Hava puslu, deniz koyu ama berrak, balıklar görünüyordu.
Denizin üzerinde bizi izleyen biri vardı.
O ana kadar hiç farketmemiştim bu ışığı.
Muhteşem bir parlaklık, sanki yakut ışıltısı.
Güneş denize vurdukça artıyor parıltısı.
Önümde gölgem kadar yakamoz oynuyor,
Baktıkça sanki benimle konuşuyor.
Anlattıkça bana; birisini, geçmişimi hatırlatıyor,
Hatırladıkça güzelliğin birden gözönüme geliyor.
Sanki yanımdasın gözlerimi ayıramıyorum.
Aklım başımdan gitmiş sana bağlanıyorum.
Vapurun sireni, kendine özgü, kalınca irkiliyorum.
Denizde yakutun yanında, inci taneleri görüyorum.
Güneş vurdukça oynaşıyorlar benimle,
Sankim dalga geçiyorlar geçmişimle,
Ama harikulade güzeller senin yerine,
Nur taneleri gibi içiçe oluyorlar benle.
Katılmak istiyorum bende onların arasına.
Atlamak istiyorum boğazın serin sularına.
Kavuşmak, sarılmak istiyorum hayaline, sana.
Takmak istiyorum inci taneleri saçlarına.
Yaklaştıkça kıyıya sessizlik, gürültü oluyorlar.
Görünüyor dalgakıranlarda leylekler, martılar.
Aralarında uçuyor kah güvercinler, fenere konuyorlar.
Fenerin ampülü yok, sanki yol gösterecek onlar.
Kıyıya varınca artıyor sesler, bağırıyor balıkçılar.
Kirleniyor deniz, mahvediyor herşeyi insanlar.
Kaybetme korkusu sardı beni, bulandıkça sular.
Kendime geldim, hayallerim geçmişim bir anda uçtular.
Vapur hız kesti, denizin köpürtüsü bitti.
Ağırdan giderken deniz duruluverdi.
Coşan duygularımda deniz gibi,
Yaklaştıkça kıyıya diniverdi.
İstemezdim zaten insanların arasında,
Hayalini canlandırmak bu kalabalıkta.
Çünkü kıskanırdım seni onlar arasında,
Sevgisiz, saygısız, kirlenmiş toplumda.
Bu sefer baktım karşı kıyıya, görünüverdi,
Tarihi Topkapı Sarayı, Sultanahmet Camii.
Sağında Beyazıt Kulesi, Süleymaniye Camii.
Gülümsüyordu; dalga geçer gibi, heybetli heybetli.
Bir kısa yolculuk daha sona ermişti.
Ömürden bir yirmi dakika daha geçivermişti.
O kısa zamanda otuz yıl hatıra gelmişti.
En güzel yeri ise senin hayalindi, sevgin idi...
Ö.K. (16.09.02)
Ömer KementKayıt Tarihi : 11.10.2005 13:27:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Şiiriniz de baştan sona kadar dilbilgisi hatalarına pek karışmasamda be şiir tekniği ile uyuşmayan hatlar var besbelli ki bu alanda ik eserlerinizi veriyorsunuz bence çok ama çok hece şiiri okumnız gerekir ki o olgunluğa ve o kulağa sahip olasınız yoksa bu şekilde varsa eğer yeteneğinize yazık olur....
saygılarımla
TÜM YORUMLAR (1)