dün en çok hangi şarkıyı sevmişsek seninle, şimdi gene onu dinleyelim
bütün notalar arkamızdan seslenirken, biz denize aynı sokaktan inelim
kaldırım taşlarına merhabalar, arasında biten otlara sevgiler gönderelim
dün neresinden sevdalanmışsak yaşama, ona gidilecek yollara düşelim…
/..zamanın dün halinde, çok sevdiğimiz şehirdeyiz seninle
ekmek arasında balık yemiş, kılçıklarını atıvermişiz denize
bir kedi dolaşmış derken, soran gözleriyle ayakucumuzdan
nereden çıkıp geldiyse çocukluğumuz, tenekeyle bağlanmışız kuyruğundan.
karnımız doyunca da aklımıza, öpmek gelmiş birbirimizi
kuytulara kaçamak yürümüşüz, hiç bırakmadan ellerimizi
birden büyük bir patlama olmuş, arkadaki cadde üzerinde
suç üstümüze yüklenmesin diye, bir sır gibi saklanmışız gözlerimizin içine../
sonra meydan saati altında buluşur gibi, yakamıza birer karanfil takalım
tanıdık kitapçıların hepsini dolaşıp, alabildiğimiz kadar çok kitap alalım
düşünmeden ay sonunun hesaplarını, beğendiğin mantoya da göz atalım
benim aklım yakası kürklü olanda, ama önce senin istediğine bakalım...
/..inandıklarımız konu başlığı olmuş, karşı görüşler kötü bakışlı
tartışma fitili düşürür ateşe ve hep kavga çıkarmış kanlı bıçaklı
sen girip koluma beni kaçırınca, faili meçhulün olay yerinden
sonrası ağlayarak öğrenilirmiş, sayfada yeri değişen gazete haberlerinden.
o günden sonra güneşin doğumu, bir başka yönden beklenirmiş
sarhoş ruhlarımızın dansı, denizin bütün renklerini bize verirmiş
izlerimiz dökülürken kumsala, düşlere saklı gecede sevdamızın
ilerleyen adımlarla gelen her yarın, biz yanını ağır bastırırmış hayatımızın../
şimdi de oturalım karşılıklı, yorgunluk üstüne iyi gelir dalgalı martı çığlıkları
ayaklarımızın altında tanıdık bir dünya, bildiğimiz isimlerle dolu haritaları
dün ne ise yaşadığımız bugünde öyle, aynı yağmurlar ağlatıyor aynı bulutları
farklı boyalarla belki yalnız ikimiz, istediğimiz renge boyuyoruz yarınları…
/..zamanın yarın halinde, çok sevdiğimiz şehirdeyiz seninle
ekmek arası balık yiyecek, atacakmışız kılçıklarını denize
karşı sahildeki mendireğin direğine, diziliverecekmiş birden
alfabemizin ezberinden çıkan, ne yazılmışsa gündelik yaşam hikayelerinden.
sonra kapatacakmışız balkonun kapısını, seslere ve ışıklara
gecenin karanlığında renkli yıldız gibi, çiçek açan kutlamalara
boş bir kadeh olacakmış elimizde, dudak izleri birbiri üstünde
fırlatıp atacakmışız boşluğa, kollarımız iki yana açık ve gülerek, gülebildiğimizce../
Kayıt Tarihi : 1.9.2008 07:51:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Kadehi boşluğa fırlatmak… Sanki kucaklar gibi kollarını iki yana açarak, boşlukta kaybolan kadehin ardından bakmak Ve gülebilmek, gülünebildiğince…. Sıradan olaylarla sıralanmış yaşamların içinde İşte budur farklı olarak yaptığımız, yazdığımız, yaşadığımız …
bütün notalar arkamızdan seslenirken, biz denize aynı sokaktan inelim
kaldırım taşlarına merhabalar, arasında biten otlara sevgiler gönderelim
dün neresinden sevdalanmışsak yaşama, ona gidilecek yollara düşelim…
bütünüyle güzel bir şiirdi ama bu bölüm daha lezzetli geldi bana.
paylaşım için teşekkürler.
Akıcı ve mükemmel bir anlatımdı. Film gibi. Tebrikler. Gönül defterimden 10
karnımız doyunca da aklımıza, öpmek gelmiş birbirimizi
kuytulara kaçamak yürümüşüz, hiç bırakmadan ellerimizi
birden büyük bir patlama olmuş, arkadaki cadde üzerinde
suç üstümüze yüklenmesin diye, bir sır gibi saklanmışız gözlerimizin içine../
Bitimsiz sevgilerimle...
Âlimoğlu
TÜM YORUMLAR (93)