EŞEK
Yaş otuz; küçük bir asır.
Önümüzde bir tutam ot,
Sırtımızda kalın bir sopa.
Yükü söylemeye gerek yok.
NE NASIL NEYLE
Dikilsem bir gün karşına,
Koysam alnının çatına,
Umarsız koca bir buse,
Ne diyeceksin?
NAR’AN
Yandıkça yanasım gelir
Yakar mevlam her zikirde
Kavrulur… kavrulurum…
İmdatsız kıvrılır ilenirim
“Daha da, daha da yak! ”
KIRMIZI AĞAÇ
Asırlardır yalnız duruyordu orada
Kır saçlı dağların, ulu yamacında
Binlerce sıradan yeşilin ortasında
Sevda yükü kırmızı yapraklarında
ÇÖL
Ne yer var ne gök nursuzken
Sensizlik bir çöl bu âlemde
Bedensiz sesin tatlı bir vaha
Yine değişmedi kara mukadderat,
Yanıyorum bir güzel yalnızlıktan.
Yazdın sırtıma kader bu geceyi de,
Hasretimin nöbeti bu, bitmeyen çile,
Yarenimdi, kahveli resmin bu gece
Dokunurum hayal de olsa ellerine
ASİLDİR KANIMIZ
Bizler Mustafa’yız bizler Kemal’iz
Binlerce yıldır tanrının hükmündeyiz
Asil kanla doğar, asil kanla yaşarız
Atamız Nuh’un torunu Türk’tür
Bir dünyaya bedeldir birimiz
TÜKENMEYEN UMUT
Devrilmiş kadehler gibiydik,
Hüzünler de anladı yalnızız.
Her an buruktu yağmurun sesi,
Yürek seslerinde hissettik.
BOĞUŞ
Beklerim günü beklerim geceyi
Ne olanla ne olacakla boğuşurum
Bir lokma bir hırka bir ömürlük
Kulluksa kulluk eder giderim
BORÇLU
Dikili bir ağacım yok,
Bir ipim, bir kuşağım
Ve bir de canım var,
Hiçliğin tam dibindeyim,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!