“Sen” diye başlayan cümlelerden hep kaçtım.
Yüreğime dolandığın gibi
dilime de dolanmanı istemedim.
Çünkü her kelime,
bir yara gibi açılıyordu içimde.
Ansızın çalan bir şarkı,
seni alır götürür geçmişin tam ortasına.
Çırpınırsın,
ama kurtulamazsın.
Bir ezgiyle başlar,
Gözlerin, yağmura tutulmuş bir sonbahar gibi,
Sessizce dökülüyordu içindeki kırıklar.
Bir şey söylemek istiyordun belki,
Ama kelimeler, dudaklarında titreyip geri çekiliyordu.
Öyle bir sessizlik ki,
sanki evrenin sesi benden uzaklaşmış,
bir uçurum da yankılanan iç çekişlerim var.
O kadar olmazlar birikmiş ki içimde,
*Sende Dinlenmek*
Miladı dolmuş bir ömrün
son kıyısından sesleniyorum.
Anlaşılmadığım her yer
Senden sonra ne mi oldu…
Erken uyumaya başladım.
Ama gecenin tam ortasında,
Uykularım defalarca bölündüğünde
Ben seni,
Kalbimin en kuytusunda,
Zamanın bile uğramadığı bir boşlukta sakladım.
Ne göz değsin istedim sana,
Ne kelimeler yorsun adını.
*Bana “sevmek nedir?”
diye sorduklarında,*
Seni parmağımla değil,
Ruhumun en sessiz köşesiyle göstermek isterim.
Çünkü sen, bir bedende değil—
Bana bıraktığın yokluk,
bir boşluk değil sadece—
sanki içimde yankılanan sonsuz bir sessizlik,
her gece yıldızsız kalan bir gökyüzü gibi.
Ve ben,
Aynaya baktım bu sabah,
Kırk parçaya bölünmüş bir ben
Her biri ayrı bir hikâye,
Sen nasıl tek gördün, bilemem.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!