Kalbur samanın içinde… zamanı elerken,
Ben eleğin deliğinden zamana düştüm,
Önce şehr-i hayale,
baş edememek midir boşvermişliği getiren
söndürdüm tüm ışıkları
karanlıktan korkmama rağmen
direnmiyorum…
sırtımı rüzgara verdim
yelken açtım hayata
Ellerime kokun sinmişken
Zamana mı yenik düştük yine
Ya erken gittik, ya geciktik
Kimseye olmadı zararımız
Zararsızlardık, zamansızlardık
Azaba attık da kendimizi
Ah… ne çok sana’lı cümleler tüketmişim ömrümde
Yağlamışım sana’lar la yârin kalbini
Ekmeğe yağ misali…
Öyle kaygan oldun ki;
kayıp gittim…
ben…
yıkandığın su,giydiğin gömlek
ayağında bağ
yolunda uğrak,beklenen durak
daldığın uzak…
Ben kara kışım
Bahara dayanmaz yüreğim
Zirvemdeki karları eritir güneş
Ayaz vurmuş yüreğime birkez.
Topraklarımda çiçek açmaz.
Kaç baharın özlemini sığdırdık gönlümüze
Büyüttük bir çocuk gibi sevdamızı,
Ne 14 Şubatlar geçti de sensiz…
Heybemde şiirler
Kavalımda ses
Hayatı kattım önüme
Güdüyorum...
Yeşil ovalardan geçtim
şimdi sen topla adı geçen tüm kitapları
hatta o sandığın tüm resimleri
sesleri bile topla heybene
kalan ömrüne azık niyetine
tüm küskünlüklerinle düş yola
hayat bir garip olsada
özellik ile ben; :)
çok cesur o yüreğine
ve verdiği ilhamı kaybetmemen
dileğim ile
Sırat köprüsünü narin yüreğinle geçmen dileği ile Yolun açık Gönlün gül fidanları ile dolup taşsın.