Bir türkü doladım dile
Kavalım da sol cebimde
Deyyus’a deyyus dedim de
Pir misali, gidiyorum…
Yok be azizim
Hep aynı hikaye
Dolup dolup kırılır kumbara
Bozukluklar dökülür ortaya
Azcık atsa kafam
dert hamalıyım ben
gönlüm almış yükünü
yoruldum indiremem
kimse çekmez bu yükü
hamal olmak zanaat
S/oyundu
Ellerin de
Seyreyle zevkle
P /erde açıldı bak
Al / kışla istersen…
Dünyanın en güzel hazineleri bende, rengârenk mücevherlerim var. Hazinem; nadir bulunanlar, en ince işçilikle işlenmiş olanlar ve paha biçilemez mücevherlerle dolu.
Ben dünyanın en güzel hazinesinin sahibiyim
Başımın tacı gözümün nuru annem, eşi benzeri olmayan yücelikte babam var.
Biri ay, biri güneş yolumu aydınlatan iki kardeş
Canımdan parçam yaşam iksirim, iki kızım var
Darda koşan neşemde coşan
Uykuya hasretken gözlerim
gece çekerken kara perdesini
Yüreğimde bir pençenin ağrısı
Beni uyutmayan bu ağrı mı?
Ay geceye hasretken,
zil...
anladım ki ölü tüm beyaz atlar
ovakit büyüdüm / nal topladım
raks ederim şimdi kırmızısı bol entarimle
elimde zillerim eksik
şimdi sessizsin ya!
onyedi yıl önceki gibi
ayrılığa gebe günler
sen…
sessizsin
hayat bir garip olsada
özellik ile ben; :)
çok cesur o yüreğine
ve verdiği ilhamı kaybetmemen
dileğim ile
Sırat köprüsünü narin yüreğinle geçmen dileği ile Yolun açık Gönlün gül fidanları ile dolup taşsın.