İsmile müsemma Urum Kayseri
Böyle eski halde gider ekseri
Meydan kapısından girdik içeri
Başımıza doldu hayvan olanlar
Bir takım] bize bakar gülüşür
Seyrederler sarayından köşkünden
Kokularlar amberinden miskinden
İçindeki güzellerin aşkından
Yanıp tutuşursun nara İstanbul
Dünyanın yokuşu düzü sendedir
İstemez bir hâkim şahidi baydan
Kurda koyun ata eğer har dese
Yahşi balık tuttum ben kuru çaydan
Yerden göğe doğru yağar kar dese
Sanma zengin bir gün olur kudurur
İzzetin kadri bilinmezdi rezalet olmasa
Minberin kadri bilinmezdi hitabet olmasa
Yapışıp bir dale hâkim beklemezdi mahkeme
Arzeder ahvalini ehl-i şikâyet olmasa
Mahlas üzerine ser mahlas diye
Tuğlar taktı elin Seyrani'sine
Yirmi dokuz harften al mahlas diye
Teklif eder durur Seyrani'sine
Er isen sözünü yürüt bin ata
Mahpuslukta elin yoklukta dilin
Cömert olur sanki vezir tuğusun
Varlığa gelince bağlanır elin
Yokluğun varısın varın yoğusun
Arif olan âdem kılı kırk seçer
Matbah-ı aşkımın pilav zerdesin
Veren ateşler gözden kurumuş
Hissiz eller zevkin yırtmış perdesin
Dökmüş hicap suyun yüzden kurumuş
Ne mümkün yanmasa çiğler pişmeler
Mevtimden sakınıp eyle merhamet
İnceltip canımı üzme sevdiğim
Canımı tenimde gel eyle rahat
Zülfünü gerdana düzme sevdiğim
Mestane mahbubum çeşmini üzer
Miracıyım ben de Musa-yı aşkın
Yarab tecelliden Tur eyle beni
Sönük yıldızıyım sema-yı aşkın
Nur-ı zatınla pür-nur eyle beni
Şu Çin seddini ta toprak temelden
Anamın rahminden inmezden evvel
Dokuz ay eğlendim kanda misafir
Bugün geldim ise yarın giderim
Bir ulu kervanım handa misafir
Mü'minlerin defterine bakılır




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!