DOSTUM
Yaradan öyle bir maya katmış ki sana,
Altın desem altın, pırlanta desem pırlanta.
Ne olurdu? Senin mayandan katsaydı
Yarattığı bütün insanlara
Böylece insanlar severdi bir birini
GELİP-GEÇTİ
Gördü, gönül gözüyle
Sözü bir eyledi özüyle
Işık tuttu, özlü sözüyle
Ozan, Veysel gelip-geçti
BİTMEZ OYUNLAR
Seyretti dedeleri, seyreder oğulları, torunları
Bitmek bilmez bu memleketin sorunları
Değişen seyirci ve oyuncuları, değişmeyen oyunları
Şu dünyaya yarım geldim,
Hep öbür yarımı aradım.
Yarim dedim birini sevdim,
Ve lâkin tamam olamadım.
Sanılmasın ki murada erdim,
Yarım doğdum, yarım kaldım.
GELİYOR DEDEM!
Bir elinde bastonu, bir elinde sağlık karnesi
Yaşı ermiş yetmiş’e taksit tak sit alıyor nefesi
Saatlerce sırada beklese yine de çıkmıyor sesi
Giriyorum koluna, neyin vardır diyorum dedesi
Yavru diyor, ölmeyince bitmez dedenin çilesi.
İki mahpusuz ayrı hücrede
Yasaktır konuşmamız.
Aramıza çekilmiş görünmez perde
Mümkün değil kavuşmamız.
Yazısız kanundur
GÖNÜL, cahilin yanına varma
Yolunu kaybetmişe yol sorma
Hakk’ın yarattığını hor görme
Önce kendini teraziye vur gönül
Kelam etmeden özüne sor gönül
Vatanı, Milleti uğruna gecesini-gündüzüne katanlara
Yaz-kış demeyip, dağda taşta yorgansız yatanlara
Mevziiden-mevziiye koşup, kendini ölüme atanlara
Ne kadar hakaret etseniz haklısınız, köle ruhlular
Cumhuriyeti yıkmak için çare arayan be onursuzlar
KEŞKE…
Bir ağaç olsaydım, yol kenarında
Kavganın olmadığı sevgi ormanında
Can dostum bir pınarın ayağında
Kuşlar yuva kursaydı dallarımda
Rüzgârın fısıltısı yapraklarımda
Acıma, vur sırtına semeri
Aman düşmesin sıkı çek kemeri
O, eşekliği kabullenmiştir
Sırtına bineni sevdiğinden beri
Fazla verme yemini, azmasın
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!