Sılanın hasreti köz etti artık kalb-i giryânı
Avâlimden mücerred ol sahârâda turâb gibi.
Muzahrefât-ı hayatın zehriyle doldu her yanı
Gönlünün teline vurdukça eriyen mızrab gibi
Gönül ister ki artık cânânın fikriyle mest olsun
Ku dil hildaye dîsa wek lehenga
di destan alaya sora evînê
tu caran naxwe xem îşev ji cenga
Bir anne kucağıdır sığındığım geceler
Tenden canı çekmeyin, benden karanlıkları
Bilmem bana ne oldu, nedir bu bilmeceler?
Hiçbir şey görünmüyor, söndürün ışıkları.
Islak avuçlarımın -nasıl su bir ağaca
Koskoca bir yıl geçti üzerimden
yine o bankta oturuyorum
bir dosta bir sırrı bırakır gibi
Ellerim üşüyor yine...
Zihnimde yılların şamar yankısı.
Ve âsûde alabildiğine
Bilirim büyür bazen keder
Basarak omuzlarına omuzlarına iradenin.
Kulaklarına sükutun kapatarak perdesini
İki perdelik ömür... ve başladı son perde
Sahnede şen bir oyun, arkada kara hüzün
Kim bilir hangi vakit biter, nasıl ve nerde
gelip gittin uzaktan el eden bir yar gibi
bir kokun kaldı bizde bir de masumiyetin
şu hüzünlü gözleri silip yar-ı gâr gibi
ey ben ona koştukça ondan kaçtığım hayal
yar diyen na'ralarım hep heyhât diye döner
yokluğunda kurduğun erişilmez tahtta kal
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!