Ay ışığı damlıyordu bu gece kadehimin son damlasına ve körkütük sarhoş ediyorlardı beni.
Göz yaşlarımla ay ışığının damlaları birbirine sarılıyordı özlemin kavuran ateşinde.
İşitebileceğimden daha uzaklarda bir çığlık kopuyordu “yine mi? ”diyerek.
Kadehime damlamış olan ay ışığı ve göz yaşı karışık olan meyimden bir yudum daha alıp gökyüzüne eriyordum adeta.
Bulutlarla sevişiyor,dertleşiyor,sarılışıyordum.
Adab-ı muaşerek kurallarına hitaben kalkıp gidiyordu ay ışığını ve damlalarını da beraberine alıp.
Ahenksiz,renksiz,sessiz gecenin içinde kadehim, gözyaşlarım ve özlemlerimle başbara bırakılıyorum.
Efsunlanmış gibi ayın ışığını alıp gidişini izliyorum ardından tüm umutlarımıda beraberinde götürüyor akisini izliyorum elim kolum bağlı ardından.
Buhranlı kelimeler kalıyor geriye onun ve ayın ardından.
Yılgılı bir gömü buluyorum hayallerimin arasında ürperiyorum.
Kelimeleri dilemliyorum defalarca bu korkunun eşiğinde.
Asal düşüncelerle boğuşuyorum reel olan dünyamda.
Eskizler hazırlamaya tasarlamaya çalışıyorum terk edişler ardından ve sonucunda bir buhrana sürükleniyorum.
Esrarlı ezeli ölümlere öncülük ediyorum zat-ı muhteremle birlikte.
Faal zihinlerde fanteziler üretiyorum durmadan dinlenmeden.
Ürettiklerime binbir çeşit formlar veriyorum binbir fonlar yüklüyorum.
Malubiyet mi galibiyet mi aldığım hiç önemi yok tek önemi olan sadece rüyalar ülkesine ayın ve özlenenin yamacında olabilmekti.
Tek mümkün olan bunun hevesli bir uğraştan fazlası olmamasıydı….
biliyorum yine bahar ve hep bu böyle devam edicek
nisan yağmurları yağacak
çiçekler tomurcuk vereceki
bazen aniden küçük bir gülümsemeye,
bir damla gözyaşına,
sıcak bir dost omuzuna veya telefonun diğer ucunda olmasına,
bazen çalan kapıya,
yanlız kalmaya,
seni seviyorum demeye ve duymaya,
Şimdi elimde bi kadeh aklımda anılar
Şimdi geçmişle gelecek arasında ki o inanılmaz uçurumun ucundaki benler bizler
Kah gülüp kah ağladığımız mecnun şimdi başkasının mecnunu.
Aşktan perdelenmiş o gözler Aşkla sevgiyle sadakatle bakan o yeşilin tüm renklerini taşıyan zümrütler mahreme çevrilmiş
Mühürlü olan sadece bana sevgi sözcükleri döken o günahkar dudaklar şimdi yasak meyvalar peşinde
Koskoca tıpalanmış o tüm günahların girişleri şimdi sonuna kadar açılmış bir kervan kapısı misali tüm yeni seslerden rüya sözler duymaya
ilk hissettiğinde beni
ilk aldığında yahut haberimi ne hissettin neler geçti aklından kim bilir..
sonra büyüdüm içinde
umursuyorum...benim için varsa yoksa O...
Geriye dönüp, O'na sıkıca sarılmak ve hiç çıkartmadığı o tişörtüne, gözyaşlarımı silmek istiyorum. Oysaki kar çoktan yolları kapamış...
Sinirle beremi çıkarıp yere fırlatıyorum. Artık kar taneleri, hızlıca yüzüme çarpıyor ve haykırıyorum;
Gitmek Gitmek istiyorum
Acılara garg olmuşum bilmiyordum hangi sonbahar yaprağında düşeceğimi yada bilmiyordum hangi kar tanesinin kristali gibi bir gün su ve buhar olacağımı bir roman yazmak istemiştim sadece yürek sınırlarını aşan ve içinde art niyet,acı ve kederin olmasığı kısa bi roman içimi açıcaktım belkide o romana hayatımda hiç olmadığım kadar dürüst olacaktım belkide kendime bile olamadığım kadar dürüst! unutmayın sakın! ! ! herkezin kendine bile söylemeye cesaret edemediği bir sırrı wardır sakın unutmayın! ! ! ... uzun lafın kısası içim içime düşmeden yani sözcüklerle kendimi anlatmayı bilmeden önce içimdeki bişeylerden kurtulmak için yazardım çoğunlukla geçmişimdeki birçok anı, acı veya tatlı olarak yaşandı bitti diyemem yaşanıyo ama bitmiyor...sonra ne mi oldu yazmaya başaladım...neyimi yazdım
Herşeyi yazdım yazmaya çalıştım AŞKımı ACImı ALDANmayı ALDAYILmayı....geçti bazen herşey geçip gidebiliyor sanırım
Saatler,günler,haftalar,aylar,seneler kısacacı hayat ne çabuk kaçıp gidiyor ve kaçış anında nasılda savuruyor bizi savrulduğumuz yerden yeniden kalkmaya çalışsakta ayağa tam anlamıyla oluyor mu bilmiyorum? ? ?
Sancılanıyor bedenim,ruhum yaşadıklarımın verdiği acı değil bu yaşayamadıklarımın verdiği sancı,boşluk,huzursuzluk,yarım kalmışlık belkide belkide değil aslında öyle....
Yazdığım romanımda baş kahraman seçtiğim yarım bırakıp gittiğinden beri sözcüklerim de benden bağımsız hareket etmekte,pejmürde hallerimden onlarda sıkılmakta artık huzursulanmakta..güzel şeyler yazmak istemekteler iyi şeyler umutlu şeyler romanıma olan herzaman yanında olanlarla devam et demekteler haksız değiller aslında baştan aşağı haklılar da..!
yine bir gece ayazında
ben yine uykusuzları uykuyla çekiştirirken
sen yine mehtabı avuçlarının arasına alıp değersizmiş gibi buruşturuyorsun
yine ışıksız bir sokak
ben yine ardım arkası gelen adımları dinliyorum
sense elinde bir kumandayla kalakalmışsın öylece
Rüyasız ve riyasız geceler içinden hep gölgelere sesleniyorum bir kurtarıcı bir ilah göndersinler diye...
Dev görünüşlü küçük yürekli hatta yüreksizler geliyor her daim yol sapağıma her daim es geçiyorum devlerin küçük aşklarını.Bana cüce gibi görünen ama dev gibi seven lazım geldiğinden..
İçerimde gün yüzüne çıkmamış gözyaşlarım mevcut beynimin içini,yüreğimin iştigal bölgelerini, göz pınarlarımı kemiriyor ruhumu sömürü altına alıyorlar adeta..
Yüreğimin tam ortasına deniz kıyısındaki kumdan,kova ve küreklerle şatolar yapıyoruz çocuklarla birlikte.Tüm ihtişamıyla duran şatomuzu bir dalga umutlarımızla,hayallerimizle,sevdalarımızla,masallarımızla birlikte alıp götürüyor acımasızca ve fütursuzca...
uçan balonları,uçurtmalarla birlikte salıyorum yüreğimmin içindeki yek avaz bağıran acılarımla birlikte gök-yeşile doğru huzur bulsunlar,huzura kavuşsunlar,huzur olsunlar diyerekten...
Kelimeler hunharca meyl ediyorlar aklı yüz binlerce karış olan akıllarımıza...
Hayallerimiz bir acı silsilesine maruz kalıyor uzunca bir asır,tefekkürü olmayan,asli olmayan bağnaz bir şekilde sürüyor böyle…
Yokluk,yalnızlık hissi tebelleş etmekte tüm benliğimi...
Ruhumun,bedenimin içerisinde benliğim gayesiz gayesiz kaldırımlara çarpıp çarpıp düşüyor,aklımla yüreğimin kavşağına...
Gözler, sözlerle iş birliği etmiş misali tevekkürsüzce iştigal etmeden gidiyorlar bir bir...Bilahare dönüp dönüp nahoş bir tebessüm fırlatıyorlar…
Bense tamamen yorgun düşmüş bir dervişim artık aşk uğruna, sevda uğruna,sevgi uğruna,huzur aramak uğruna atıldığım yollarda bitap düşmüş bir dervişim...
Yorulmuşum.
Yorulmuş….
Yorul...
Yor...
adsız bir mektup yazıyorum saat gece yarısını bir geçe
yollamak için mi yoksa yazmış olmak için mi bilemiyorum
gün ışımaya başladığı zaman anlıyorum ki sensizliğe yazılmış olanı yine sensizliğe yolluyorum
ve farkına varıyorum ki yazmış olmak için yazılmış bir mektup
pulsuz,mühürsüz,isimsiz....
başlığı konmamaış bir şiir yazıyorum
güneşin ışıklarının yeri yararak çıktığı vakit
ölçüsü,uyağı,teması yok
sadece kelimeler ve ben varım
bir kaygı güderek mi yazıyorm bu şiiri bilmiyorum ama bittiğinde yeterince kaygı yüklü olduğunu görüyorum
atılmamış adımlar adına konuşulmamış sözcükler yolluyorum,
gecenin zifiri karalığının bitip,aydınlığın saltanatının başladığı vakit
boşlukta asılı kalıyorlar bir bir
unutulup yitiriliyorlar sonrada.
bir tahta parçasına verdiğim değeri anlatıyorum kalbi tahtadan olan birine
anlamadığını beni duymadığını hissetmediğini bile bile anlatıyorum
içimi kan revan içinde bırakarak devam ediyorum.
sonra bir gün geliyor günlerdir,aylardır biriktirdiğim bütün herbişeyi
bırakıyorum atıyorum omuzlarımdan
aydınlık bir çıkışa doğru adımlar atıyorum
elimde bir tahta parçası
yüreğim tahta parçasınınında parçası....
Sevtap Gümüşay
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!