Serap Tepedelen Şiirleri - Şair Serap Te ...

Serap Tepedelen

Ölmek yakışmaz bana
Hem çirkin olurum, çok çirkin
Dayanamazsın beni böyle görmeye
Bedenim kurur,ellerim-ayaklarım çekilir
Korkarsın.
Ağlama ölmeyeceğim,

Devamını Oku
Serap Tepedelen

sen beni hiç sevmedin ki,
sevseydin eğer/bir başka boyutta olurduk şimdi
ne geceler böylesine kararırdı,sevgiye inat,
ne de sevgiler sahipsiz kalırdı.
sevseydin eğer/kokuşmuşluklar içinde arayış olmayacaktı
olmayacaktı belki de yalnızlığın gizemliliği

Devamını Oku
Serap Tepedelen

Elinin karası,
yüzünün karası,
yüreğinin akıyla,
Gülümsedi bana.

Karası elinin,

Devamını Oku
Serap Tepedelen

Bursada bir ölgün zamandır gece,

yaşanmamış ya da yaşanmayacak anları kapsar da,

kimsenin ruhu duymaz.

Devamını Oku
Serap Tepedelen

çocuk gözlerin düştü yüreğime ilkin,paramparça dağıldım
ürperdim/diyecek bir söz bulamadım
tutuldum kaldım/yıllar öncesinin bir köşede unutulanını anımsadım
kırıldım/parçalarımı toparlayamadım...
çocuk gözlerin düştü yüreğime ilkin,ne edeceğimi bilemedim.
sen,sen değildin artık/ben de ben değildim

Devamını Oku
Serap Tepedelen

Konuşmayı çoktandır unuttuk seninle
Sözcükler öyle büyüyor ki yüreğimde
Öyle düğüm düğüm ki
Ne çözmek mümkün
Ne de söylemek,
Konuşamıyorum.

Devamını Oku
Serap Tepedelen

hüznün yağmurlarıyla ıslandığın bir akşamüstü gel bana

öyle bir gel ki,gün, utancından kızarsın; akşamlara lanetler yağdırsın

sen gel yeter ki,beni sevmesen de olur eskisi gibi/utandır da beni, gel

Devamını Oku
Serap Tepedelen

Sonsuzluğun ötesine
çağrılan bir ses örneği
bir zaman gelecek
gideceğim.
yavaş yavaş ve derinden
yorgun düşlerimi ellerimle boğarak

Devamını Oku
Serap Tepedelen

Ölüm nasıl bir şey anam,
Acılar içinde kıvranırken/düşte gördüğün adsız gölgeler mi
ya da tutmak için uğraş verdiğin bilinmezlik mi?
Her soluk alışta Tanrı'ya şükrederken,
Bir sonraki soluğun güzelliği
Avucunda sımsıkı tuttuğun çocuklarının elleri mi yoksa

Devamını Oku
Serap Tepedelen

Ne yazsam diye düşündüm baba,sana ait neler gizli anılarımda...Tek tek çıkardım solgun anıları sandıktan.İlk önce kara kuru bir kız çıktı,kısacık saçlı,incecik bacaklı.Ayağında naylon pabuçlar vardı...Güzel değildi ama çok sevimliydi.Elinden tuttun onun.Adını sordum; 'Emine' dedin.Emine'yi hep gezmelere götürürdün; çünkü o, senin en küçük evladındı.Avuçları yanardı Emine'nin sen elini tuttuğunda.Anlardım ki senin en çok ellerine,uzun ve ince parmaklarına hayrandı Emine.Sesini severdi bir de...Minik el radyonu hiç ayırmazdın yanından.Türkülerle birlikte sen de mırıldanırdın o güzel sesinle..

Seni çok özledim baba.Emine seni çok özledi...

Sandıktan koca gözlüklerinle çıkıp geldin baba...O zamanlar Emine daha ufaktı.Akşamcıydın.Bir çay bardağı rakını sofrandan eksik etmezdin.Bunu sevmezdim baba; içtiğin zaman anama bağırırdın çünkü.....
Oysa bilirdim ki evlatlarına çok düşkündün.Bizi üzmek istemezdin.Sigarayı severdin bir de.O zamanlar uçsuz sigaralar vardı'Birinci'derlerdi adına ve sen üst üste eklemeler yapardın birinciyle daktilonun başında. 'Ormancı'türküsü çıkmamıştı henüz.Eğer çıksaydı eminim tam senin için söylenmiş olurdu.Yıllar sonra anam o türküyü ne zaman dinlese hep seni anımsayacaktı.

Devamını Oku