ŞİİR, SEVGİLİM; SEVGİLİM, ÖTEKİ BEN...
Yıllar sonra Ankara'ya sensiz yolculuk yaptım.Otogarda kimse karşılamadı beni, kavuşanlar da ayrılanlar da ağlıyordu; ben suskun, sessiz, yalnız ve çaresizdim...
Hüzünlü bir çocuğun gözleriydi bakışlarım; herşeyini yitirmiş bir müflisin ilk günü gibi....kaç kez valizimi orda burda unuttum.şaşkındı ellerim, gözlerim...
Gündönümünde gelemedim bu kez.
bir Hıdrellez'i daha sensiz yaşamak varmış hem de Ankara'da...Ah..ah anakara sensiz boş, sevimsiz ve anlamsız...
nerden başlasam nasıl anlatsam Ankara'yı...
Çocukluk, o derin ırmak çağrısı
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman
Devamını Oku
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman
Ankara'ya benden sonra gittin mi, sen de kalabalıklar içinde yalnız kaldın mı, kaldırımlarda izi kaldı mı gözyaşlarının...
Duyguların gerçek yansıması kalemle dahada güzelleşmiş...
Duyguları bu kadar yakın hissettiren yazmaya devam etmeli
tebrik ederim...
Defalarce okuyup beğendiğim güzel bir şiire, tekrar yorum yazmak istedim..öylesine güzel ki..Ufkun YAREN
tek kelimesiyle harika bir anlatım
ankaralı olmak kadar güzel bir duygu yoktur unun.için başkentimize sahip çıkalım.
cadelerde nisan yağmurları.
toprak kokusunda ayrılık.
dem vuruyor gecede karanlık,
kanıyan her yanım.ayrılık
karanlığın ayak .hışırtıları yüreğime yürüyor,
muzip bir çocuk gibi üzüp duruyor,
yaşam solmuyor, rüzgar savurup duruyor.,
yorgunum gece biliyor,eriip duruyor....
sunsuz saygılarımla ankaradan muğlaya kucak dolusu siirler ve mutluluklar hocam.
sensiz sedasız ankarada üç gün şiirin çok güzel üstadım okudum sanki sizinle aynı duyguları yaşamışız gerçekten ankaramızda deniz yok ama kızılayımız var kuğulu parlımız var btunalı hilmimiz var varjantin sokağımız var her cadesinde huzur acı aşk mutluluh sevgi dostluklar var ben çok seviyorun canım ankaramızı
siyah üstü beyaz umutlar
çalkalanır yüreğimde yarınlar...
mahçop sevdalar kaldı bize.
mahzun yürekler.
ateşe dolanmış şeker pamuğu yalanlar.
saçak kenarı.ıslak sokaklar kaldı bize...
dilimizde üşmüyen .şarkılar.
yalan yanlış hatıralar.
kırık dökük bu satırlar.
keşkeler kaldı bize,
berde yara kaldı bize birde dertkaldı bize..
gece yarısı buluşmak varmış.sakarya cadesinde sıcak bir çay birde fırında yeni çıkmış çıtır çıtır simid
oturuyoruz beraber kerşılıklı kavfede ankarada.
gün batımında ağlaşmak,
tan yerinde sevdalık,
bir garip düşünce,düşünce kaldırmak farzmış...
birde adımlık.
birde ortada kalmak.
...ve tokat ağlatan.acı sözler varmış..
Ankaralı olduğum için özellikle de bu şiirinizi okudum .. bir şiir tadında değilde bir makale tarzında buldum açıkcası .. anlatım güzel elinize sağlık..
Sayğı değer kardeşim ibrahim bey
öyle bir şiir yada öykü diyelim
inanın okumaya doymadım her kelimesi bir anlam taşıyordu
duyğularınız yüreğinizden kaleminize çağlayan gibi akığ bir
sel gibi çoşmuş.
tek kelime ile muhteşem tam puanım ile kutlar gururla listeme dahil ediyorum
Aşkın özleme ,hasrete uzanan,belki zaman zaman pişmanlığa dayanan,bazen yüreğimizi burkan ,bazen ne muhteşem bir sevdaymış dedirten..ilmek ilmek işlenmiş,kare kare birbirine eklenmiş kısa metrajlı bir film gibiydi hikayeniz..İnsan çok sevdiğinde, ama gitmek zorunda olduğunda,yangınlarda alev alav kör olur yüreği..Ama kalmak da büyük ezadır,zuldür..İşte insanın belini büken nokta da tam burasıdır....GİTMEK Mİ ZOR KALMAK MI????
İnsan gerçekten sevdiğinde biten sadece ilişkiler olur..sevda ise Şairin de dediği gibi tam sol yanın da hep bakidir,çünkü sol yanı O'dur zaten..
Sol yanımızda her daim sıcacık kalacak sevdalarımız için sizi ve bu güzel yazınızı saygıyla selamlıyorum..
sayın Eroğlu, ben Ankara doğumluyum ancak, Erzurum ve İstanbul arası büyüdüm...kendi şehrime yabancı biri olarak ilkbahar da yazdığınız bu değerli yazıya, kendi günlüğümden bir sonbahar yazısıyla yorum düşmek istiyorum, hoşgörünüzü umarak......
daha sonra da tümünü yayımlarım inş...Rabbimden inşirah dilerim yüreğinize....
Anlatıyor sonbahar..!
Anlatıyor Eylül..!
Sonu gelmeyen ayrılıkları,hiç bitmeyen vedaları, ve tükenmez ağlayışları... Ne çok şey anlatıyordu sevene... Ne çok anlatıyordu anlayana...
Bir şeyler düğümlendi bir anda boğazıma o an... Ağlamak ,hıçkıra hıçkıra ağlamak istedim birden... Ne çok zaman olmuştu sen gideli buralardan...Aylar geçti ayrılığın üzerinden ve sen hala yoksun...
Demlendikce demlendi hasretin hiç eksilmeden... Sessizce gidivermiştin bir akşam kızıllığında...
Küskünmüydün bilmem ki?Yoksa kızgın mı ? Peki kızgınlığın sebebi neydi?
Bu bir cezamıydı bana? Suçlu benmiydim? Yapayalnız bırakıp bu şehirde beni gidivermiştin öylece... Oysa sen,benide kendinle götürmüştün haberli veya habersizce...
Yüreğimdesin dediğin günden beri sende nefes alıyordum ben zaten...Tıpkı seninde bende olduğun gibi... Bendeki seni hiç eksiltmedim hiç değiştirmedimki... Kalbin hala avuçlarımda ve sıcacık... Gömüp kalbini içime sardım sıkı sıkı kollarımı...
Titredim ve üşüdüm bir anda...Çok üşüdüm... Bu yalnızlığın ve hasretin soğuğuydu... Yakardı ikindi ayazı hep yakardı insanı...
’’Asr’a yemin olsunki hüsrandadır insan’’....
Hiç bir ayaz bu kadar yakmamıştı ruhumu... İçim titredi...Dizlerimin takatinin kesildiğini hissettim...
Usulca kapadım perdeyi...Gün akşama devretmişti..Bir gün daha atmak üzereydi ömür takvimimden hesapsız...
Akıp giden zaman benden her an bir şeyler alıp götürüyordu...
İyide sen neden hala bendesin?Neden bendeki senden hiç bir şey eksilmiyor.?Neden seni benden alıp götürmüyor.?
’’Bir gün daha’’ diyorum...’’Bir gün daha geçsin’’ ama nafile.
Yine sensiz yine hep aynı son...
Ağır adımlarla yöneldim ve oturdum masamın başına...
Baktım...Baktım... Yine baktım...Boşluğa fırlayan bir çığlık gibiydim sanki...
Titredi düşüncelerim...Tıpkı ateşe yenilme korkusu duyan bir mum alevi gibi...Hasret yürüdü yeniden akşamın son vakti...
Süzülüp düştü bir damla yaş daha feri çalınmış gözlerimden...
Ağladım...Tıpkı çocuklar gibi ve art arda düşen her damla yaşta aradım olmayan seni...
Ama nafileydi...İflas etmişti varlığın çokdan...
Tamamlayamadığım yarım kalan şiirim, bitmeyen bir özlemdin sen çocukluk yanımdan bana kalan...
Yalnızlık ne kadar zordu...
Veremli bir şarkıydı sonu hiç gelmeyen...
Şimdi ,ıslıksız düşler sokağında yalın ayak mahşer korkusu gözlerimle koşan bir Leyla’yım ben tevbe dilenen...
Kaderin yolunu ,geleceğini bilmeden ,Asr’ın sahibine uzanıp sabır dileyen...
Sonra geçecek,elbet bitecek bu ayrılık deyip, titreyen parmaklarımla aldım kalemi ve yazdım, tek cümle.
’’Duvarı nem yıkarmış ,insanı gam’’ diye...
Ve hiç eksilmeden son bir damla sen daha düştü güz mevsimine...
Aylardan ’’Eylül’’dü ve mevsim ’’Sonbahar’’...
Vakit akşam...İçimde bitmez bir hesaplaşma vardı tarifsiz bir öfkeyle karışık...O kadar çok çarpışan düşünce varki ruhumda kör bir sokakta koşup, durup durup aynı yerde dinlenen...
Anladımki;sonu yok bunun..Sonu yokdu...
İçmek için bardağa koyduğum çaydan aldım bir yudum...Buz gibi olmuşdu...
Asır’lık bir hasret demlendi dudaklarımda acıyla karışık...Yazmaya çalıştım yeniden ancak ......yazdım yine olmadı...
Belki başka bir vakit...
Şimdi ’’Huzura’’çıkmam gerekiyordu...Hem ayrılık yazılırmıydı ki..? Ben bende değilim zaten, ben sendeki beni arıyorum...
Öyle güzel öyle güzel ki her satırı sevgi hasret özlem dolu her satırında ruhumu çok ötelere alıp götüren tümceler saklı kaleminiz daim olsun efendm başarılar...
Bu şiir ile ilgili 211 tane yorum bulunmakta