-hücredekine,yalnızlığına,yalnızlaştırılmış olana-
duvarların dili vardır
biliniz
YARA
...yiğidin sırtına saplanan ihanettir
sevdalıların yüreklerindeki yangın
mahpuslukta söylenen türkü,çalınan saz
dört duvar ve demir parmaklıktır YARA.
Karıncaların mabetlerine indim
Tapındım onlarla
Bir yıllık bir yemeğe
mayıs
dillerimizde suskunluktan düğüm
içlerimizde biriken çığlık
bağırsak duyan olurmu?
-bağırdık olmamıştı-
Kardeşlerim;
sarı sinsi ve kancık gözlere aldanıp da
Düşerseniz sizi götürdüğü dipsiz kuyuya
Ansızın sırtınıza bıçaklar saplanabilir.
Ne acıları vardır etinizi dağlayan silahların
Ne korkusu ölmenin
..silik bır yasamı emanet edıp dınazorlar cagına
dudaklarında neselı ıslıklarla,yenıden cıkmalısın sokaga
kusların kanat aynasında tara saclarını
ve hoyrat akan rüzgara daldırıp avuclarını
yıka küf kokan miskin yüzünü
Uyandı sanırken elinde balta,
Söz dedi geçer söz.
Söz lerini düşünselliğine bekçi edince şuursuzca
Yıldızlarla süslü bir bayrak
Yıldızlarla süslenmiş uçak
barutlarla yüklü bombalar dökerken,
Sıska parmaklarının arasında geberen hasretlere
Dur komutları verecek trompetlerin çığırtısı,notasız,es siz
Görevin ne senin haşmetpenahım,oynaşmak mı?
Serseri kurşuna dönüyor ölümcül sessizliğin
duyamadıklarımın Şakağına saplanan
tüberkiloz mikroplarının bedenini işgal ettiği vakitlerde
nasıl dı yüzündeki asma ağacı buruşukluğu
unutmadım,
yetim çaresizliğinde ki gözlerini,
kağıt katlama sanatından öğrendik yeniden var olmayı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!