Eridim yaşamda alamadım haz
Yıllarım arttırdı kaygılarımı
Çileli kaderim halden anlamaz
Ah edip gizlerim duygularımı
Solgun, gülmüyor yüzüm.Yüzü güldüren göz değil midir? .Kan çanağı gözlerim…Çanak ve taç yapraklarınla gönül coğrafyamın tamamını kapladın. Yokluğun bedenimin nişangâhı. Zehirli sarmaşıklar sarmış gönlümün sâdabat bahçeleri hep hazanda.Kırmızı karın yağması nasıl mümkün değilse, yüreğimi bahar coşkusu sarması da imkânsız. O kadar azaldı ki, anlamlarım ölüme hazırlık modundan çıkamıyor.İmtihanlar hiç bitmiyor…Oysa, sevda denizinde boğulmak, çığlık çığlığa yeniden doğmak istiyorum.. İki kayık gibi uç uca duran gözlerim sessizce aşkın umanına süzülsün istiyorum …Arzusu sensin gözlerimin... Gözlerimin aynasında resmin olmalı her zaman. Sonsuzluk içinde boş çırpınışlar olmamalı…Yalvarışlarımı dalgaların kucağına bıraktım. Yüreğimi bilinmezlere yolladım… Yakamozlar rehberlik yapacaklar, gecenin zifiri karanlığını maviye çeviren sabahlara. Elbet birgün senin kıyılarına savururlar yorgun düşlerimi diye avunmaya çalışıyorum…Eriyen ruhum sana geliyor… Sana ulaşmak yıldızlara ulaşmaktan güç. Bir kuşun kanadına yükledim gecenin mavisini. Yalnız gecelerin karanlıkla tek yürek olduğu anlarda “sen benimsin” dediğimi kulağına fısıldayacaklar …Ben senin için söyleyemediğim şiirleri ipi kopmuş uçurtmalara bağlar giderim.Göklerinde kurşuni bir bulut gibi gezinsem de, yağmur bırakmadan giden bulutlardan sayma beni. Nilüfer yaprağı kadar narin …Hasretle ıslanan gölgem bile sevgidir benim. Şehrin tüm ışıkları söndüğü saatlerdeyim.Yine sende olmayan benle, hırçın dalgaların vuruşları gibi hüzün nağmeleri indiriyorum sol yanıma. Hasretliğin, karanlıklardan daha derin bir kuyu. Düşüyorum durmadan. Ellerim boş… Yüreğim yokluğunla sarhoş mısralara perçinliyor duygularımı..Sen bilsen de, bilmesen de, ben yaşıyorum bu hayatın labirent bulmacalı dönencesinde.Bir kadının gözyaşlarını hiçbir şey anlatamaz deme! …Hiç bir kalem bir kadının gözlerinden süzülen bir damla yaşın anlattığını anlatmaya muktedir değildir.
Gözyaşlarımı gözlerim anlatır sadece. Kirpiklerimin kalemi yazar. Gözyaşlarımla yazılan romanı yanaklarım okur, damlaların satırında. Sevda alfabesini bilmeyen sen okuyamazsın...
17.12.2007
Sennur ÇETİN
Mutlu olmak mıdır?
Aşk acı mı?
Habersiz girdin dünyama.
Gelişinle yalnızlık duygularım coştu
Gidişinle bir beyaz gül soldu.
Elbet bir gün duyulur,
Dört mevsimden birinin doğal harikası bembeyaz karlar sarmışken evreni, ben beşinci mevsimimi arıyorum. Kozasına sığınmış beyaz meleğin nefes alışlarında.
Uykum mu var nedir dalmak, gerçekte alamadığım uzun bir yolu düşlerimde almak istiyorum.
Kandırayım kendimi. Unutmak istemiyorum ki, neden unutayım?
Beyaz bir tablonun başındayım. Duygularımın kırıklığı kalemime yansıyamıyor. Bir şeyler yazmak istiyorum ama yazamıyorum.
Dokunuyorum ılık ılık yüreğime…..
Dardayım nefes alamıyorum. Derken keskin kekik kokuları sarıyor soluğumu. Bir dağ tepesinde buluyorum kendimi. Aman Allah’ım bu nasıl bir ferahlık, doyasıya içime çekiyorum. Koşmaya başlıyorum, maratona katılmışım sanki rakipsizce. Koşmak mı, kaçmak mı, belirsizliklerde… Eteklere sürüklendiğimde kekik kokusu yerini dalgalı denizin yosun kokularına bırakıyor. Sahilin sessizliğinde sürükleniyorum. Akşamın ılık kızıllığı yansımış denize, damla damla inen yağmura bedenimi kalkan yapıyorum. Yüreğimi ise anlaşma yaparcasına yağmura sunuyorum. Her düşen damlanın kalbimden bir acımı alıp köklerine veda demesini diliyorum. İçim kanıyor. Neyim, ne taraftayım. Tövbelerimi bozmadan toparlanmalı dönüşe geçmeliyim. Karanlık basmadan inişli çıkışlı yollara sapmadan aydınlanmalıyım. Gözlerimde bir ışıltı oluşuyor. O da ne yakamoz gibi merdivenlere sıralanmış beyaz güller, tek tek toplayarak çıkışa yaklaşıyorum. Yirmi altıncı beyaz gülde duraklıyorum. Olasılıklar sunarak zihnimi zorluyorum. Yirmi altı çift sayı. İki artı altı eşittir sekiz. Ters çevir sonsuz işareti, yarısı dört ve iki çarpı iki eşittir dört değişmezlik her neyse güllerin güzelliğine meslek fobisi girdi. Üşüdüm rüzgarın şiddetiyle güllerim kucağımdan savrulacak derken bir ışıklı odaya düşüyorum. Ardıç kokulu mumların yandığı, siyah inci taneli avizelerin aydınlattığı, mavi saten çarşaflı bir yatağın baş ucundayım. Uçuyor muyum? Düş meleğinin kanatlarının rengi mavidir. Düşte miyim? Allah’ım yaşamak istediklerimi yazamadım da beyaz tabloyu hayat yapıp düş meleğinin kanatlarında düşlere mi daldım? Eğer öyleyse ben hiç uyanmak istemiyorum. Çünkülerim var içimde filizlendirdiğim. Çorak topraklarda tohum olmasın. Gözlerimi açmıyorum kapatınca hep sen oluyorum sen oluyorsun. Peşinden mi koşuyorum? Sen misin yoksa senden gelen mi, bilmiyorum. Yoksun üşüyorum. Musalla taşındayım. Belki de gerçek hayat toprakta. Bildiğim bir şeyler sarıyor beni. Kara toprak da olsam dahi seni hissediyorum. Canı canda bilenlerdenim.
Ömrüm hep hazanda düşün gülümü
Yüreğim yıprandı etme zulümü
Yazmak istiyorum candan özümü
Ağlatır kalemi sevda kokusu
Gerdanıma saçlarımı döktüm boğarcasına
Haktan sürmeli gözümden hüzün doğarcasına
Boyum selvi kokum gül cemalim benzer aya
Kapatmışken kapıları, zindanlamışken yaralı yüreğimi, nasıl koşarcasına vardım sana.Dört mevsim dertli geçti. Beşinci mevsimim ol istedim. Bir yıldız yağmuru gibi aktın gönlüme. Tüm karanlığıma varlığınla dolunay oldun. Seni dudaklarımdan dökülen sözlerle değil adını harf harf kazıdığım kanayan yüreğime merhem şifasıyla sevdim.
Bilemezdim…
Kalbimi verdiğim hep vefasız mı, olmak zorunda? Sen her gece başka kollarda uykudayken ben seninle sensiz uykusuz sabahlardayım.Ağladıkça gözyaşlarıyla mı, boğulacak hayat? Gözler ağlayabilir ama yürek ağlayınca gözyaşı çok tuzlu oluyor, acıtıyor. Ben senin sevginle tarih yazdım ruhuma. Bir a harfi yeterdi bana. Cihanda abı hayatım olmandı dileğim.
Yaşadıkça gönlümü sızlatacak bu acı. Başkasının olan kalbinde olmayayım kiracı.Lalezardır gönlüm. Hep narin, ince, suskun ve asil. Seni canımdan çok sevdiğimi bil. Son nefesine kadar sakın unutma beni. Sevda yalnızca sevgiyle yaşatılamıyormuş. Seni sensiz yaşamakmış benim kaderim. Elveda hayatımın gülen yüzü, gönül eşim. Bana kimse sen gibi sarılmadı. Makberim sinen olsun dilerim. Durmadan yaş dökse de iki gözüm, gidiyorum.
Saçma!
Zülüflerim dolanıyor ki,boğarcasına
Sürmeli gözlerim kor bir ok yakarcasına
Boy selvi kokum gonca gül demeti olsada
Sen canımda can
Yaşadığım ömrüme tek armağan
Sen kor yüreğimde
Sönmeyecek alevle yanan bağ
Sen çorak gönlümü
Gülüşüyle sulayan goncasın
Yüreğim yanıyor, dayanamıyor
Gözlerimde kırkikindi yağmurları
Yorgunum…
Çaresizlik fırtınaları esiyor
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!