Bu akşam seni yazacağım İstanbul.
Fuzuli soyundan gelmiyorum.
Nedim’in saray dilberlerine şiir okuduğu
lale bahçelerini de hiç görmedim.
Tevfik Fikret’le Aşiyan'da bulunmadım.
Hiç şahit olmadım Ahmet Haşim’in
aynaya bakamadığına.
Piyerloti’ne çıkmadan
Altınboynuz'una bakmadan
Bu akşam seni yazacağım İstanbul.
Anladım sen değilsin benim sevdam.
Benim sevdam ekmeğim.
Anladım neden gizildir bu sevda.
Neden vazgeçilmezsin anladım.
Bu akşam seni yazacağım İstanbul.
Varoşlarında dantel dokuyan eller var.
Nefesi dolaşıyor kılcallarında Anadolu'nun.
Cami kenarlarındaki kahvelerde,
domino taşları diziyorlar
çeyrek şehirli delikanlılar.
Beyoğlu’nun pahalı,
derin gazino cinayetleri yanında,
aşklar yaşanıyor göz hizasında
gün ortası konan gecekondularda.
Bu akşam seni yazacağım İstanbul.
Gerdanına takılmış çifte kolyene
Çamlıca’ndan bakmak mehtaplı gecelerde
Ne lütuftur İstanbul.
Varoşun çocukları bu tadı bilmez.
Onlar saraysız Topkapı'yı bilirler.
Edirnekapı’yı
Ümraniye’yi
Sarıgazi’yi
Bağcılar’ı
Gaziosmanpaşa’yı bilirler.
Pilevne’yi bilmezler,
tiyatro seyretmezler.
Ne domino taşlarında Pilevne’nin tarihi
ne de 51 kağıdında Beyoğlu’nun sanatı yazar.
Bu akşam seni yazacağım İstanbul.
Sur diplerinin tinerci çocuklarını,
köprü altlarının evden kaçkınlarını,
gecekonduların akşamdan yorgun,
televizyon başında uyuyanlarını;
İstanbul denen köyün
hala yayık yayanlarını,
elde çamaşır yuyanlarını,
komşu kızıyla
göz ucuyla aşk yaşayanlarını;
Bu akşam seni yazacağım İstanbul.
İnternet cızırtısıyla horoz seslerinin düet yaptığı;
bir annenin aç uyutmaya çalıştığı çocuk çığlıklarına
ninnilerle yanık bir vokal tutturduğu bir başka şehir var mı?
Bu akşam seni yazacağım İstanbul.
Taşın toprağın altın diyerek
yol bilmeden, yordam bilmeden
sana geldi milyonlarca insan.
Şaşırmış gemilerine yol gösterecek
kaç deniz feneri gerek?
İbn-i Haldun mu gelmeli yüzyıllar ötesinden
sosyolojini çözecek?
Kimler bağladı lağımları mavi gerdanına?
Hangi yüreksiz erguvanlarının dibine
beton döktü insafsızca?
Nasıl yakışmazsa geline düğün duvaksız.
Sana da bahar yakışmıyor erguvansız.
Bu akşam seni yazacağım İstanbul.
Üsküdar’da Kız Kulesi.
Gizemli bir aşkın hüzünlü hikayesi.
Belki o günden bu güne martılar ağlaşıyor.
Üç yaşında bir kız çocuğu,
ağzıyla böldüğü susamlı simidini
martılarla paylaşıyor.
Söyle İstanbul;
yüreğinde bu kadar çelişkili acılar
Nasıl yaşıyor?
30/04/2004
Üsküdar
Kayıt Tarihi : 30.4.2004 23:27:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Hamit Kunt](https://www.antoloji.com/i/siir/2004/04/30/seni-yazacagim-istanbul.jpg)
'Şiirinizi ve sizi tebrik eder ...başarılar diler saygı ve hürmetlerimi sunarım...Mehmet Karlı'
İstanbulun farklı bir pencereden yorumu..
Kutlarım kardeşim...
Öner K.
TÜM YORUMLAR (3)